3 Temmuz 2014 Perşembe

GEÇMİŞ HAYATLAR -1.BÖLÜM-


Her sabah yaptığım gibi yatağımdan kalkar kalkmaz küçük kilitli kutumu açtım. İçinde eskiden verilmiş bir hediye, bazı anılar vardı. Onların sakladığı defteri kutunun içinden çıkardım.Etrafımı koloçan ettim. Aile fertlerinden biri bunu görmesi  hoş olmazdı. Yavaşça sayfaları çevirdim. Eskimiş yapraklar hışırdıyarak geçmişteki anıları canlandırıyordu bana. Onun kokusu hala sayfaların ardındaydı. Gözlerim doldu ve her zamanki gibi aynı sayfada yanağıma kayan bir göz yaşı damlası sayfanın tam ortasına düştü. İşte tekrardan o acıyı hissettim. Onun yokluğunu. Onun doldurulamayacağını. Ne kadar geçmişte kalsada onun yüzü gözümün önüne geliyordu. O gözleri… Anlamlı bakışları… burnu… dudakları… beni benden alan o kokusu… Ama şimdi anılarda kalmıştı. Yaşımda onu tekrar geri almak için geçmişti. Asla bulamayacaktım onu. Ve bir daha geri gelmeyecekti. Onun yüzünden psikiyatriste gittiğimi bilmiyordu. Sorunlarım var, işimde zorlandığımı zannediyorlardı. Ama tek derdimi doktorum biliyordu. Bu bir hastalıktı. Hala geçmişte yaşamak. Ona aslında çokta kızıyordum. Bana söz vermişti. Asla gitmeyecekti. Ama kendi bırakıp gitti. Olmaz dedi. Ama bütün özlemim ona kızgınlığımı yok ediyordu. Bir çok doktor değiştirmiştim. Bugünde yeni bir doktor… Sekreterimden benim için yeni açılan yerden randevu almasını istemiştim. Oda tabi ki de görevini erine getirmişti.

Ayak seslerini duyunca hızlı bir şekilde kafamı çevirdim. Karım uyanmış olmalıydı. Hemen defteri kutunun içine koydum kilitledim ayağa kaktım anahtarı cebime atıp sanki bir şey kaybetmişim gibi ceplerimi ellemeye başladım. Kırmızı geceliğiyle kapının ardında belirdi Stephanie. Uykusuzluktan kısılmış gözleriyle bana baktı. “yine sabah ne yapıyorsun Jack?” “Telefonum … Telefonumu bulamıyorum Stephanie.” Bitkin kolunu kaldırıp yanımdaki masayı işaret etti. Kafamı çevirdiğimde telefonumun masanın üstünde bariz bir şekilde durduğunu gördüm. Hiç bir şeyi belli etmemek için güldüm. “ Aaa. Ordaymış kereta.” “Jack bir sorunun mu var? Uyuyamıyor musun? Bunu benimle paylaşabilirsin biliyorsun.” Her zamanki gibi nazik bir sesle yüreğimi okşamıştı. Stephanie çok iyi bir insandi. Ama o değildi. “Yo..yo hayır uyuyorum. Sadece telefonumu görmedim. Dalgınım biraz tatlım.”  Onaylarcasına kafasını salladı. “Sen çocukları kaldır ben sofrayı hazırlarım.” Siyah dağınık saçlarını savurarak mutfağa yöneldi. Bende anılarımı geriye bırakıp yukarı ki kata çıktım.
Çocukların kapısını araladım. İkisi de bir melek şeklinde uyuyorlardı. Biri 8 diğeri 15 yaşınaydı. Tıpkı benim gibi altın sarı saçları , anneleri gibi beyaz tenleri vardı. En küçük olan Lusie’nin alnından öptüm. “Minik serçem kalk bakalım.Okuluna gitmen lazım.”  hemen gözlerini açtı Bir heyecanla kalktı. Daha hayatın ne kadar boktan olduğundan habersiz koşarak heyecanla dolabını açtı.  O sırada Maria’nın yanına gittim. Biraz dürterek “ Maria kalk tatlım. Servisin gelcek.” Yatakta debenlenmeye başladı.”Lanet olsun gene okul.” İşte biraz da olsa hayatın nasıl bir şey olduğunu anlamıştı. Ya da ergenliğin verdiği zorluklarda diyebiliriz. “Maria kalk.” “Baba 5 dk daha.” “Maria!” “OKULA GİTMEK İSTEMİYORUM.” Lusie bana bir şey demeye bırakmadan giyinmiş bir şekilde Maria’nın üstüne atladı “Hadi kalk abla. Yoksa David’i görmek istemiyor musun?” İşte o an gözleri açılmış ayaklanmıştı. “David kim Maria.” Dedim çabucak.Kaçamak gözlerle “ Hi…hiç kimse ya” dedi. Aaa şimdide kızım aşık mı olmuştu? Bide herifin tekine. Ah keşke büyümese bu kız çocukları. Maria ya bakışlarımı diktim. Maria bana baktı ve konuşmayı hemen geciştirmek için dolabına yöneldi bende ne kadar yorgun olduğumu hatırlayarak gözlerimi devirdim hemen kapıya doğru ilerleyip giyinmek için odama yöneldim. Kapının eşiğinden kızlara tekrar hatırlatmam gerektiğini düşünüp “ anneniz sofrayı hazırladı. Kahvaltınızı yapın.” Cümlelerini çocuklarıma yönelttim. Odama gidip kapının arkasında duran takım elbiseyi aldım. Hemen giyinmeye başladım. Ne kadar çocuklara söylesem de benimde yetişmem gereken bir iş yerim vardı. Gömleğimi giydim, pantolonu hemen üzerime geçirip gömleğimi düzelttim .Üzerime ceketimi atıp kravatımı şöyle bir boynumdan geçirdim. Parfümümü her zamanki ilk sol gerdanıma sonra sağ gerdanıma en sonunda da bir kez havaya fıslatıp kafamı o parfüm bulutunun içine soktum. Ne kadar Stephanie son fısımın boş yere olduğunu söylese de bunu yapmayı seviyordum. Aşağıya indim. Stephanie herkesin tabağına bir omlet koymuş Maria ve Lusie iştahla yemeğe başlamıştı. Benim tabağımda ise 3 domates dilimi bir salatalık peynir ve birde diyet ekmeği vardı. Normal bir yumurta haşlamaya bile tenezzül etmemişti. “ooo sofra ne güzel hayatım. Ama tabi benim tabağımda sadece ot var.” Stephanie kızgın bir şekilde bana baktı. “ Jack biliyorsun tansiyonun var ayrıca kolestrolun var. Omlet sana zararlı.” İstemeyerek sofraya oturdum ve sadece diğer tabaklara bakarak kuru kuru kahvaltımı yaptım. Çocuklar korna sesleriyle hemen ayaklanıp çantalarını kaptığı gibi dışarı çıktılar. Şimdi sofrada sadece ben ve Stephanie vardı. “ Bana kızgın davranma Jack. Ben senin iyiliğini istiyorum.” “Haklısın hayatım.” Stephanie ayağa kalktı çocukların tabağını ve kendi tabağını alıp lavabonun yanına koydu. Bana döndü. “Kravatını dur takıyım.” Dedi. Bacaklarımı masanın altından çıkarıp vücudumu ona döndüm. Bana yaklaşıp eğildi.  Yavaşça boynumdan aşağı doğru öpmeye başladı. Her öpüşünde göğüs dekoltesi biraz daha açılıyordu. Ama nedense 17 senelik karım çekici gelmiyordu.  “ İşe gitmen için vaktin var mı?” Var olduğunu biliyordum ama onunla beraber olmak istemiyordum. Saatime bakar gibi yapıp hemen Stephanie ye döndüm. “ Hayır yok hayatım ya.” Stephanie yüzünü buruşturdu. Ellerini omuzlarında gezdiriyordu. “ Ama biliyorsun 2 aydır..." Hemen ayağa kalktım. İş çantamı elime aldım. “ Gerçekten çok geç kaldım Stephanie. Sonra tekrar konuşuruz olur mu? “ Stephanie’nin onay vermesını beklemeden evden çıkıp arabama bindim. Arabayı hemen sürmeye başladım. Evet Stephanie çok güzel bir kadındı çok da iyiydi ama onunla beraber olmak hiç istemedim. Ben tek bir kişiye bağlanmıştım. Onun dışındaki kadınlar benim ilgimi çekmiyordu. Sally... Evet. O benim unutulmaz ilk aşkımdı. Onu 5 yıl bekledim.Ama geri gelmedi sonra zaten Stephanie ile evlendim.  Hiçbir zaman Stephanie’i istemedim. O da bunu farkındaydı. Bana çekici görünmek için her yolu denedi. Ama...

 Yarım saat bir aradan sonra iş yerine geldiğimi fark ettim. Yolda bu düşünceler içerisinde geçirdiğim için nerde olduğumu daha yeni anlamıştım. Bir inek misali ne yaptığımı fark etmeden ahırma dönmüştüm. Arabamı park edip çantamla dışarı çıktım hemen asansöre bindim kapı tam kapanırken bir bayan elini uzattı kapının kapanmasını önledi. İçeri asistanım Lux girdi. “Jack canım bugün ki randevün tam öğle arasında Fairy Hospitalda ismi Mrs. Sanwick. “ kafamı salladım asansörün durmasıyla indim arkamdan gelen topuklu sesleri Lux’un beni takip ettiğini anlamı sağladı. “Bugün 127457 erzak geldi efendim. Hepsi haftaya teslim edilmiş olacak. Kazancımız da yüzde 60 arttı.” “Harika Lux.” Yüzde 60 oranında artması her işçinin en az 5 000 dolar fazla maaş alacağı anlamına geliyordu. Stephanie için bahanem çıkmıştı. “ o zaman akşam ofiste bir kutlama yapalım tüm çalışanlara mesaj at.” Lux kafasını sallayıp uzaklaştı bende odama girip kapıyı kapattım. Bilgisayarımın önüne oturup işimle ilgili tüm işlerimi hallettim. Bu işi seviyordum. Zamanı anlamıyordum işimi yaparken. Bilgisayarın saat bölümüne gözümü kaydırdığımda saatın 12.28 olduğunu gördüm. 10 dakika sonra randevum vardı! Hemen koşarak arabama gittim ve hızlı bir şekilde Fairy Hospital a geldim. Arabamı park edip Psikiyatri bölünme çıktım. Kol saatime baktığımda 12.52 olduğunu gördüm. Geç kalmıştım. Tam o sırada kapı açıldı ve içeriden bir hasta çıktı. Kapıda duran hemşire elindeki kağıda baktı “Jack Winstem.” Geç kalmamıştım. Hemen odanın içine girdim. Bir bayan önündeki kağıtları düzenliyordu. “Lütfen kapıyı kapatın.” Ses o kadar yumuşaktı ki yüreğimi okşamıştı. Kapıyı kapatıp uzun bir deri koltuğa uzandım kadın yanımdaki koltuğa geldi. Gözlüğünü önümüzdeki masaya koydu. Gözleri o kadar büyüleyiciydi ki bir anda istemsizce gülümsememe neden oldu. Su yeşili gözleri Çok hoşuma gitmişti. Hafif kilosu vardı ama fiziki hatları net bir şekilde belli oluyordu. Üzerinde yeşil bir elbise altına tayt ve dolgu topuk giymişti. “ Merhaba Jack ben yeni Psikiyatristinim geçmişini kısaca inceledim sanırsam geçmişe olan bir konuya bağlı kalmışsın her anında seni rahatsız ediyor. Bugün sadece üstü kapalı konuşmak istiyorum. Lütfen kendinden bahseder misin?” “Ben jack. 41 yaşındayım. 2 kız çocuk babasıyım 25 yaşında evlendim. Muhasebe okudum. Hayır Kurumları ile ilgili bir şirket kurdum şirketimde müdürüm. Karımla düzenli bir ilişkimiz var ancak ona biraz kendimi yakın hissetmiyorum.” “Neden kendini yakın hissetmiyorsun?” “Kendimi ona sahip hissetmiyorum. 20 yaşında aşık olduğum  biri vardı. O kızı unutamıyorum. Hep onu bekledim hayatım boyunca ama hiçbir zaman bulamadım.” “Ama hayat devam ediyor Jack işlerin düzenli mutlu bir ailen var neden hayatın tadını çıkarmıyorsun?” “Unutamıyorum.” Diyebildim sadece. Kafamı önüme eğdim. Beni bırakışı gelmişti aklıma. Kadın üzüldüğümü anlayıp hemen konuyu değiştirdi. “Peki  bütün seanslarımızda konuşacağımız konunun temelini bulduk ama ilk seansimda seni zorlamak istemiyorum bana günlük yaşantından bahset Jack hobilerinde fobilerinden…” Hepsini anlatmaya başladım. Diğer doktorlara oranla bu kadına bağlanmıştım o kadar eğlenceliydi ki ona anlatmak. Birkaç komik hikayeye girdim. En sonunda ikimizde gülmekten gözleri yaşamıştı. Bu kadının gülüşü beni ayrı bir etkilemişti. Belki de en sonunda eski aşkımdan kurtulmanın yolunu bulmuştum. Kadın saatine baktı. “Jack çok üzgünüm bir önceki hastam biraz geç çıktı o yüzden bu seansı burada kesmek zorundayız yarın biraz daha uzun yaparız senin için uygun mu?” “Tabi ki de.” dedim. Ayağa kalktım teşekkür edip elini sıktım. “Galiba sizin sayenizde eski anılarımdan kurtulacağım. Bana gerçekten iyi geldiniz.” Kadın gülümsedi. “ Umarım. Beni de çok mutlu edersiniz. Size yardımcı olmak benim görevim.” Arkamı döndüm kapıya yöneldim. Bu güzel hoş ve çekici kadının ismini öğrenmem gerekirdi. Tekrar arkamı döndüm. “Şey. Acaba isminizi öğrenebilir miyim?” Kadın gülümsedi. “Tabi ki de. Sally.”