27 Ağustos 2012 Pazartesi

DARK HUNTERS - 2.BÖLÜM : Örgüt -


2.BÖLÜM (Örgüt)

“Evet Jenny.” Dedi onaylacasına.Çok samimi bir şekildede gülümsemişti.
Jenny Burno’ya şöyle bir baktı.Kaşlarını çattı.
“Senin makyajın bozulmuş ? kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?”dedi bir çırpıda.
“Angel sağ olsun ama sorun yok 2 sinide indirdi.” Dedi Burno dönerek yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Jenny inanmazcasına kaşlarını kaldırdı bana göz gezdirdi.Beyaz uzun koridorda ilerlemeye başladı.Burno bana döndü ve kafasıyla gelmem için işaret yaptı.Büyük bir asansöre bindik.Asansör kapatılınca durdu.Bir mekanizma Jenny ve bizim göz bebeklerine ışık gönderdi sonra asansör devam etti.Gittikçe aşağı iniyorduk.Belki yerin binlerce kat altına.Sonunda kapı açıldı.Dışarı çıktık.Metaldan yapılmış merdivenden tüm yer görülüyordu.Bir laborotuardaydık. Çoğu kişi bilgisayarla ilgileniyordu.Aynı dedem gibi… En ortada büyük silindirin içinde yeşil bir sıvı vardı.Yukarıya şöyle bir baktım.Yukarıdada katlar görülüyordu.Bir grup aynı benim  gibi giyinmişti.Anlaşılan dedem sadece bana yapmamıştı bundan.Önlerinde bir Profösör bir şeyler anlatıyordu. Etrafa o kadar dalmıştımki Jessy’nin ilerlediğini bile anlamamıştım. Burno beni dürtüp kafasıyla Jessy’i gösterdi. Hemen arkalarından ilerlemeye koyuldum.
“Burada ne yapıyorsunuz?”dedim.Merak ediyordum.
“Avcıları yok etmemiz lazım.Yada panzehir.” Arada arkasını dönerek konuşuyordu.Merdiven sonlanmıştı ama hala yukardaydılk.Jessy uzun kolu ittirdi ve üstünde durduğumuz kare platform inmeye başladı.Sarışın bir profösör Jessy’i görünce hemen ilerledi.Platform yere indi ve önümüzdeki bariyer açıldı.Jessy büyük bir gülümsemeyle profösörün üstüne atladı ve dudaklarına yapıştı.Profösör Jessy’i bir kere döndürdü yere bıraktı.Burno gülümsemesini elini saklayarak bana döndü.Bende gülümsememi tutamadığımı farkettim.Profösör ilerleyip bana elini uzattı.
“Joe”
“Angel”
Elini sıktım.Ama Joe hala Jessy’nin belini kavrıyordu.
“Burno sen Angel’a buraya anlat ben hemen geliyorum.” Dedi gülümseyerek.Jessy hala boynunu dolanmış kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
Burno gülerek kafasını salladı.Joe , jessy’i kucağına alıp oradan uzaklaştı.
“İşte bizim aşk böceklermiz.” Dedi Burno gülümseyerk.Onaylarcasına“Evet fark ettim.” Dedim.
 Burno askılıkta duran beyaz uzun önlüklerden birini aldı.Yürümeye başladık.Bana çoğu profösörü göstererek “Evet.Burda gördüğü gibi çoğu kişi panzehiri yapmaya çalışıyor.” Dedi. Kafamı sallamakla yetindim. Elleriyle benim gibi giyinmiş 7 kişili grubu gösterdi.” Ama bizim panzehir olana kadar insanları korumamız lazım.”
Biraz ilerleyip grubunun önüne geldik.
“Bunun için bir örgütümüz var.Angel artık örgütmüzde arkadaşlar.” Dedi 7 kişilik bir gruba dönerek. Profösör bana döndü.”Merhaba Angel.” Dedi samimi bir gülümsemeyle. “Biraz ara verin kaldığımız yerden devam ederiz arkadaşlar.”
7 kişi birden bana bakmaya başlamıştı.Dördü  erkek üçü kızdılar.2 kız hemen yanıma geldi.Birinin kırmızı uzun saçları vardı.Kıskanmadım denilemezdi.Çilli suratındaki masmavi gözleride dikkat çekmiyor değildi hani.Diğerinin ise kısa kahverengi sacları yanında pek fark edilmiyordu..“Merhaba ben Sue” dedi kısa saçlı olan gülümsemeyle.”Bende Nan aslında Nancy ama Nan de diye bilirsin.”dedi diğeri.Bense sadece gülümseyebildim çünkü  yanıma gelmeyen kız dikkatimi çekmişti.Omuzlarına kadar gelen turuncu saçları vardı.Çok sinirli gözüküyordu. Ona çok dikkatli bakmış olmalıyım ki Nancy ve Sue da dönüp ona bakmıştı.Turuncu saçlı kız bir sinirle ordan uzaklaştı.”Hee Christina mı?” dedi Sue.”Onu boşver. O hep öyledir.”  Onaylarcasına kafamı sallamakla yetindim.
Erkekler bir yere toplanmış öyle oturup konuşuyorlardı.Bizde tam karşılarındaki masaya geçtik.Dikkatimi biri çekti.Kahverengi saclı açık mavi gözleriyle bana bakıyordu.Diğerlerinin konuşmasına dalmadan sadece bana bakıyordu.Sue ya döndüm.”Buraya bakan kim?” dedim merakla.”Robert’ı mı diyorsun?” dedi Sue.Büyük bir heyecanla bana döndü.”Hoşlandın mı?” Gülümsedim. “Sevgilisi yok.” Dedi göz kırparak. “Benim ki Tresh hani şu kara tenli iri yapılı olan”.Büyük bir merakla “Sevgili misiniz?” dedim.Gülümseyerek kafasını sallamıştı.O sırada Nan’in bir çocuğa dalıp gittiğini gördüm.
“Nan?” dedim ama duymuyordu.
“Nan?”
“He ne oldu ne kaçırdım?” Nan bir anda uyanırcasına etrafına bakındı.Sue gülümsedi.”Gene mi Sam ?”
“Eveeet…..” dedi iç geçirek.
“Çok hoşlanıyorsun” galiba dedim bir çırpıda.”Peki o?”
Umutsuzca kafasını salladı.Gerçekden üzülmüştüm.”Hangisi?”
“Siyah saçlı olan” dedi üzülürcesine.Çocuğa baktım.Harbiden pek ilgilenmiyor gibiydi kızlarla.”Şu sarışın olanda Christina’nın sevgilisi Richard.”dedi Sue.
O sırada Tresh bize döndü.Sue hemen bir öpücük yolladı.Tresh bir koşuda geldi.Elimi sıktı içten bir gülümsemeyle.
“Tresh.Tahminim bahsetmiştir Sue zaten” dedi Sue’nun anlına öpücük kondururken.
Ama ben gözlerimi Robert’dan alamıyordum.Robert eğilip  bana bakarak Richard’a bir şeyler söylemeside gözümden kaçmamıştı.Tresh gözlerimin kendisine bakmadığını fark edince arkasını dönüp Robert’a baktı.İşte bu kötü olmuştu.Sonuç olarak onların arasını bilmiyordum.Gidip bir şeyler diyebilirdi Robert’a ve bende Nancy gibi olabilirdim.Tresh önüne döndü hiç bozuntuya vermeden konuştu.”Buradaki herkes sana bir ders verecek savunma ,gizlenme ,silah kullanma ,kıvraklık , anahtar-kilit kırma ve benzerleri.”Bende dikkatimi Robert’tan çekip onu dinlemeye koyuldum.Ama Robert’ın hala bana baktığına yemin edebilirdim.O sırada Burno geldi.”Arkadaşınıza biraz el koymam gerek” dedi gülercesine.Bende ayağa kalktım.İlerlemeye başladık bende takip ediyordum.Bir tünel gibi bir yere girdik.Çıkmaz sokak gibiydi.Elini gene bir mekanizmaya koydu ve kapı açıldı.Yavaşça içeri girdik.Kapı arkamızdan kapandı ve asansör aşağı inmeye başladı.Önümüzdeki kapının açılmasını bekliyordum ama arka tarafımızdaki kapı açıldı oradan geçtik.Bembeyaz bir koridordaydık.”Burdaki odalarda iksirler, belgeler , silahlar falan var.” dedi. Bir odayı anahtarla açtı ışığı yaktı.Oda büyüktü heryerde belgeler vardı.Milyonlarca dolap vardı beklide.Dolapların üzerinde isimler yazıyordu.Bazısında kırmızı bir çarpı vardı.
Bir dolabın önüne geldik.”ANGEL HANS” Bu benim dolabımdı.Bir anahtar yardımıyla açtı.Belgeleri göz atmaya başladı.O sırada tam karşıdaki dolap dikkatimi çekti. “BOB HANS” Bu dedemindi.Üzerinde büyük bir çarpı vardı.”Acaba dedeminkinede bakabilir miyim?”
Burno kafasını belgelerimden kaldırdı.Gösterdiğim dolaba baktı.Yüzünün düştüğü belli oluyordu. “Hayır olmaz” dedi.Şaşırmıştım. “O benim aile ferdim. Nasıl olmaz? Buna hakkım var.” “Vasiyetinde bakılmaması isteniyor. Ben bile istesem de bakamam Angel. ” belgelere döndü.Ama kafama koymuştum.Oraya girip bakıcaktım. “Hmm…C bölümü. Nancy’le aynı odadasın.Her eşyan orda. Ama ilk olarak savunma dersine gitmen lazım.ooo….Geç bile kalmışsın.Gel seni götüreyim. ” dedi. Belgeleri tekrar dolaba koyup kitledi. Odadan çıkıp başka bir asansöre bindik.Asansör bizi yukarı çıkardı.Kapı açıldı. “Burdan itibaren kendin gidebilirsin.Halisünasyon odası.” Kafamı sallayıp asansörden çıktım.Ayakkabımın seslerini duyabiliyordm. Asansör kapsının kapanıp uzaklaştığını duymuştum.Artık tek başımaydım. Camdan duvarları olan odanın kapısının üzerinde “Halisünasyon odası” yazıyordu.İçeride kısa saçlı biri vardı.Sırtı dönükdü. Hızlı adımlarla kapıdan içeri girdim. Sonuç olarak geç kalmıştım. Kapıyı açtığımda çok ses çıkarmış olmalıyım ki hemen arkasını döndü ve o anda donup kalmıştım.Bu.. bu olmazdı. Böyle bir tesadüf? Bu Robert’tı.

2 yorum:

  1. Çok güzel olmuş devamı çıkar mı ? Bir de yazar kim ?

    YanıtlaSil
  2. Devamını yazıcam ama yavaş yavaş çok teşekkür ederim :)Facebookdan da takip etmenizi bekleriz. :)

    YanıtlaSil