2.BÖLÜM (Örgüt)
“Evet Jenny.” Dedi onaylacasına.Çok samimi bir şekildede
gülümsemişti.
Jenny Burno’ya şöyle bir baktı.Kaşlarını çattı.
“Senin makyajın bozulmuş ? kendini öldürmeye mi
çalışıyorsun?”dedi bir çırpıda.
“Angel sağ olsun ama sorun yok 2 sinide indirdi.” Dedi Burno
dönerek yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Jenny inanmazcasına kaşlarını
kaldırdı bana göz gezdirdi.Beyaz uzun koridorda ilerlemeye başladı.Burno bana
döndü ve kafasıyla gelmem için işaret yaptı.Büyük bir asansöre bindik.Asansör
kapatılınca durdu.Bir mekanizma Jenny ve bizim göz bebeklerine ışık gönderdi
sonra asansör devam etti.Gittikçe aşağı iniyorduk.Belki yerin binlerce kat
altına.Sonunda kapı açıldı.Dışarı çıktık.Metaldan yapılmış merdivenden tüm yer
görülüyordu.Bir laborotuardaydık. Çoğu kişi bilgisayarla ilgileniyordu.Aynı
dedem gibi… En ortada büyük silindirin içinde yeşil bir sıvı vardı.Yukarıya
şöyle bir baktım.Yukarıdada katlar görülüyordu.Bir grup aynı benim gibi giyinmişti.Anlaşılan dedem sadece bana
yapmamıştı bundan.Önlerinde bir Profösör bir şeyler anlatıyordu. Etrafa o kadar
dalmıştımki Jessy’nin ilerlediğini bile anlamamıştım. Burno beni dürtüp kafasıyla
Jessy’i gösterdi. Hemen arkalarından ilerlemeye koyuldum.
“Burada ne yapıyorsunuz?”dedim.Merak ediyordum.
“Avcıları yok etmemiz lazım.Yada panzehir.” Arada arkasını
dönerek konuşuyordu.Merdiven sonlanmıştı ama hala yukardaydılk.Jessy uzun kolu
ittirdi ve üstünde durduğumuz kare platform inmeye başladı.Sarışın bir profösör
Jessy’i görünce hemen ilerledi.Platform yere indi ve önümüzdeki bariyer
açıldı.Jessy büyük bir gülümsemeyle profösörün üstüne atladı ve dudaklarına
yapıştı.Profösör Jessy’i bir kere döndürdü yere bıraktı.Burno gülümsemesini
elini saklayarak bana döndü.Bende gülümsememi tutamadığımı farkettim.Profösör
ilerleyip bana elini uzattı.
“Joe”
“Angel”
Elini sıktım.Ama Joe hala Jessy’nin belini kavrıyordu.
“Burno sen Angel’a buraya anlat ben hemen geliyorum.” Dedi
gülümseyerek.Jessy hala boynunu dolanmış kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
Burno gülerek kafasını salladı.Joe , jessy’i kucağına alıp
oradan uzaklaştı.
“İşte bizim aşk böceklermiz.” Dedi Burno
gülümseyerk.Onaylarcasına“Evet fark ettim.” Dedim.
Burno askılıkta duran
beyaz uzun önlüklerden birini aldı.Yürümeye başladık.Bana çoğu profösörü
göstererek “Evet.Burda gördüğü gibi çoğu kişi panzehiri yapmaya çalışıyor.”
Dedi. Kafamı sallamakla yetindim. Elleriyle benim gibi giyinmiş 7 kişili grubu
gösterdi.” Ama bizim panzehir olana kadar insanları korumamız lazım.”
Biraz ilerleyip grubunun önüne geldik.
“Bunun için bir örgütümüz var.Angel artık örgütmüzde
arkadaşlar.” Dedi 7 kişilik bir gruba dönerek. Profösör bana döndü.”Merhaba
Angel.” Dedi samimi bir gülümsemeyle. “Biraz ara verin kaldığımız yerden devam
ederiz arkadaşlar.”
7 kişi birden bana bakmaya başlamıştı.Dördü erkek üçü kızdılar.2 kız hemen yanıma geldi.Birinin
kırmızı uzun saçları vardı.Kıskanmadım denilemezdi.Çilli suratındaki masmavi
gözleride dikkat çekmiyor değildi hani.Diğerinin ise kısa kahverengi sacları yanında
pek fark edilmiyordu..“Merhaba ben Sue” dedi kısa saçlı olan gülümsemeyle.”Bende
Nan aslında Nancy ama Nan de diye bilirsin.”dedi diğeri.Bense sadece
gülümseyebildim çünkü yanıma gelmeyen
kız dikkatimi çekmişti.Omuzlarına kadar gelen turuncu saçları vardı.Çok sinirli
gözüküyordu. Ona çok dikkatli bakmış olmalıyım ki Nancy ve Sue da dönüp ona
bakmıştı.Turuncu saçlı kız bir sinirle ordan uzaklaştı.”Hee Christina mı?” dedi
Sue.”Onu boşver. O hep öyledir.” Onaylarcasına kafamı sallamakla yetindim.
Erkekler bir yere toplanmış öyle oturup konuşuyorlardı.Bizde
tam karşılarındaki masaya geçtik.Dikkatimi biri çekti.Kahverengi saclı açık
mavi gözleriyle bana bakıyordu.Diğerlerinin konuşmasına dalmadan sadece bana
bakıyordu.Sue ya döndüm.”Buraya bakan kim?” dedim merakla.”Robert’ı mı
diyorsun?” dedi Sue.Büyük bir heyecanla bana döndü.”Hoşlandın mı?” Gülümsedim.
“Sevgilisi yok.” Dedi göz kırparak. “Benim ki Tresh hani şu kara tenli iri
yapılı olan”.Büyük bir merakla “Sevgili misiniz?” dedim.Gülümseyerek kafasını
sallamıştı.O sırada Nan’in bir çocuğa dalıp gittiğini gördüm.
“Nan?” dedim ama duymuyordu.
“Nan?”
“He ne oldu ne kaçırdım?” Nan bir anda uyanırcasına etrafına
bakındı.Sue gülümsedi.”Gene mi Sam ?”
“Eveeet…..” dedi iç geçirek.
“Çok hoşlanıyorsun” galiba dedim bir çırpıda.”Peki o?”
Umutsuzca kafasını salladı.Gerçekden üzülmüştüm.”Hangisi?”
“Siyah saçlı olan” dedi üzülürcesine.Çocuğa baktım.Harbiden
pek ilgilenmiyor gibiydi kızlarla.”Şu sarışın olanda Christina’nın sevgilisi
Richard.”dedi Sue.
O sırada Tresh bize döndü.Sue hemen bir öpücük yolladı.Tresh
bir koşuda geldi.Elimi sıktı içten bir gülümsemeyle.
“Tresh.Tahminim bahsetmiştir Sue zaten” dedi Sue’nun anlına
öpücük kondururken.
Ama ben gözlerimi Robert’dan alamıyordum.Robert eğilip bana bakarak Richard’a bir şeyler söylemeside
gözümden kaçmamıştı.Tresh gözlerimin kendisine bakmadığını fark edince arkasını
dönüp Robert’a baktı.İşte bu kötü olmuştu.Sonuç olarak onların arasını
bilmiyordum.Gidip bir şeyler diyebilirdi Robert’a ve bende Nancy gibi
olabilirdim.Tresh önüne döndü hiç bozuntuya vermeden konuştu.”Buradaki herkes
sana bir ders verecek savunma ,gizlenme ,silah kullanma ,kıvraklık ,
anahtar-kilit kırma ve benzerleri.”Bende dikkatimi Robert’tan çekip onu
dinlemeye koyuldum.Ama Robert’ın hala bana baktığına yemin edebilirdim.O sırada
Burno geldi.”Arkadaşınıza biraz el koymam gerek” dedi gülercesine.Bende ayağa
kalktım.İlerlemeye başladık bende takip ediyordum.Bir tünel gibi bir yere
girdik.Çıkmaz sokak gibiydi.Elini gene bir mekanizmaya koydu ve kapı
açıldı.Yavaşça içeri girdik.Kapı arkamızdan kapandı ve asansör aşağı inmeye
başladı.Önümüzdeki kapının açılmasını bekliyordum ama arka tarafımızdaki kapı
açıldı oradan geçtik.Bembeyaz bir koridordaydık.”Burdaki odalarda iksirler,
belgeler , silahlar falan var.” dedi. Bir odayı anahtarla açtı ışığı yaktı.Oda
büyüktü heryerde belgeler vardı.Milyonlarca dolap vardı beklide.Dolapların
üzerinde isimler yazıyordu.Bazısında kırmızı bir çarpı vardı.
Bir dolabın önüne geldik.”ANGEL HANS” Bu benim dolabımdı.Bir
anahtar yardımıyla açtı.Belgeleri göz atmaya başladı.O sırada tam karşıdaki
dolap dikkatimi çekti. “BOB HANS” Bu dedemindi.Üzerinde büyük bir çarpı vardı.”Acaba
dedeminkinede bakabilir miyim?”
Burno kafasını belgelerimden kaldırdı.Gösterdiğim dolaba
baktı.Yüzünün düştüğü belli oluyordu. “Hayır olmaz” dedi.Şaşırmıştım. “O benim
aile ferdim. Nasıl olmaz? Buna hakkım var.” “Vasiyetinde bakılmaması isteniyor.
Ben bile istesem de bakamam Angel. ” belgelere döndü.Ama kafama koymuştum.Oraya
girip bakıcaktım. “Hmm…C bölümü. Nancy’le aynı odadasın.Her eşyan orda. Ama ilk
olarak savunma dersine gitmen lazım.ooo….Geç bile kalmışsın.Gel seni götüreyim.
” dedi. Belgeleri tekrar dolaba koyup kitledi. Odadan çıkıp başka bir asansöre
bindik.Asansör bizi yukarı çıkardı.Kapı açıldı. “Burdan itibaren kendin gidebilirsin.Halisünasyon
odası.” Kafamı sallayıp asansörden çıktım.Ayakkabımın seslerini duyabiliyordm.
Asansör kapsının kapanıp uzaklaştığını duymuştum.Artık tek başımaydım. Camdan
duvarları olan odanın kapısının üzerinde “Halisünasyon odası” yazıyordu.İçeride
kısa saçlı biri vardı.Sırtı dönükdü. Hızlı adımlarla kapıdan içeri girdim.
Sonuç olarak geç kalmıştım. Kapıyı açtığımda çok ses çıkarmış olmalıyım ki
hemen arkasını döndü ve o anda donup kalmıştım.Bu.. bu olmazdı. Böyle bir
tesadüf? Bu Robert’tı.
Çok güzel olmuş devamı çıkar mı ? Bir de yazar kim ?
YanıtlaSilDevamını yazıcam ama yavaş yavaş çok teşekkür ederim :)Facebookdan da takip etmenizi bekleriz. :)
YanıtlaSil