23 Ekim 2012 Salı

ZAMAN BİR ÖLÜMSE -Kısa Hikaye-




ZAMAN BİR ÖLÜMSE

Issız bir sokağın ortasında oturuyorduk. Daha doğrusu ben oturuyordum. O ise “yaşam ile ölüm” arasında, yanımda kalmaya çalışıyordu. Ellerimi saçlarının arasına aldım. Altın rengi saçları canlılığını yitirmişti. Yüzüme gelen sıcak duman gözümdeki yaş damlalarını hissetmemi sağladı. Kimse yoktu koca şehirde. Ne bir insan, ne bir hayvan… Yardım edecek… Benim Julia’mı kurtaracak hiç kimse…

Elini kanlı karnına bastırıp beyazlaşmış dudaklarından bir şey fısıldıyordu. “Panzehiri makineye takmalısın.” dedi hayatını önemsemezcesine. Bunu yapmam gerektiğini biliyordum ama burada onun hayatı söz konusu iken bunu düşünemezdi! “Şşşş… Sessiz ol. İyi olacaksın.” Diyebildim. Boğazımdaki düğüm konuşmamı engelliyordu. Gözlerinin önünde ağlamak istemiyordum. Kendimi tutmaktan başka çarem yoktu. Beni yıkılmış görmemeliydi. Diğer elini zorlukla yerden kaldırıp yüzündeki elimi sıktı son gücüyle. Soğukluğunu hissediyordum. Eskiden sinemaya gittiğimizde koşarak yanıma gelip elimi tutardı ve elinin tüm sıcaklığı içimi ısıtırdı. Tekrar elini sıcak hissetmek istiyordum! Hemen elini avucumun içine alıp ısıtmak istedim. O el tekrar sıcak olmalıydı. Tekrar eski günlere dönmeliydik. Tekrar sinemaya gitmeliydik beraber. O da elinin sıcaklığıyla içimi ısıtmalıydı.



Masmavi gözleriyle bir umut içinde gözlerimin içine baktı. “Bunu yapmalısın David. En azından… Benim için.” Üst üste birkaç kere öksürdü. Artık kendimi tutamıyordum. Gözlerimdeki yaşlar yanağımdan aşağı süzülüyordu. Son kez ağzını açtı. Artık sesi çatallaşmıştı. “Seni sevi…” ve tüm hayatı bedeninden çıkıp gitti. Gözlerini gökyüzüne dikmiş solgun teniyle kucağımda yatıyordu. Ölemezdi! Sonunu duymak için “Evet Julia beni?” dedim cevap yoktu. Artık gözyaşlarım sel olmuştu.  Tekrardan “ Evet Julia beni?” dedim. Cevap vermeliydi! Cevap vermeyeceğini bilsem bile Julia’yı kucağımda sallayarak “Evet beni ne?” diye bağırdım. Kaç yıllık sevgilim ölmüş olamazdı. Birbirimiz için doğru kişi olsak bile biz sadece yanlış zamandaydık.

20 Ekim 2012 Cumartesi

TÜR - 8.BÖLÜM : OKUL -


8.BÖLÜM (Okul)

Kristy yüzüne güneş ışığı gelmesiyle uyandı. Gözlerini hafif araladı. Kafasının üstüne bişey olduğunu fark etti. Herkes hala uyuyordu. Jackson’ın omzuna mı yatmıştı o? İçinden kahretsin diye geçirdi. Jackson’da ona kafasını koymuş uyumuştu.Hemen toparlandı.
 Otobüs çok sessizdi. Yolda gidiş sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Suzie kafasını cama dayayıp uyumuş , Dave ise kendi montunu katlayıp yastık niyetinde kullanmıştı. Saat 8 gibiydi.Kristy bir ses işitti. Kedi kulakları ortaya çıktığını hissedebiliyordu. Çok küçük bir sesi duyuyordu. Sanki bir kabuklu canlı milyonlarca ayağıyla hızlıca ilerliyordu. Kristy ayaklarını geri çekti. Bir şey hızlıca bir sağa bir sola gidiyordu. Kristy korkakca ayağı kalktı. Ellerinde acı hissetti. Gözlerini çevirdiğinde ise Missy’nin patilerine dönüşmüştü nerdeyse elleri. Hafif gülümsedi ve hiç farkında olmadan üzerine bir şey atladı. Darbenin etkisiyle koltuğuna tekrar oturmuş durumdaydı. Patisini tam üzerindekine savuracakken bir tatlı çocuk sesi onu engelledi.
-Hadi oynayalım!!
Çocuk derin bir nefes aldı ve eski haline döndü.Bir yandan gülümsüyor bir yandan tatlı bakışlarla Kristy’nin gözünün içine bakıyordu.
-Sende nesin?
-Kırkayak.
Kıkırdadı küçük çocuk. Otobüstekileri uyandırmamak için küçük elleriyle ağzını kapadı.Kristy kucağında ki çocuğu yere indirdi. Çocuk 9 yaşındaydı. Daha ilk öğretim mi? Nasıl gelebilirlerdi ki onlar?
-Sen bizimle gelmek için küçük değil misin?
-Ay sen şu yeni kızsın. Bak bazı kişiler beslendiklerine göre daha erken veya daha geç ergenleşebilirler. Bu seneki otobüs vardıyası bitti. Eğer okulda yeni ergenleşen olursa hemen nakil yapılacak yani sizin yaşınızdaysa ama eğer geç veya erken olan varsa seneyeyi beklemesi lazım. Peki senin özel yeteneğin ne?
-Ben mi? Şey ben…
-Bilmiyor musun? Benim gördüğün gibi ilk ayakalarım geliştiği için çok hızlıyım. Benim göremezsin. İzle!
Çocuk bir anda hızlıca sağa sola koşuşturmaya başladı. Kristy dikkatlice çocuğu izledi ama çocuk ne kadar beni göremezsin desede çocuğu net görüyordu ama evet çok hızlı haraket ediyordu.
-iyide ben seni görüyorum.
Çocuk durdu hızlıca yanına geldi.
-Nasıl? Bu imkansız?
-Bilmiyorum ama görüyorum.
-ilk neyin gelişti senin?
-Tırnaklarım olması lazım.
-Tırnak olması imkansız! Kesinlikle gözlerin. Gözlerinde bir şey var. Bunu görmen imkansız!
-Ama tırnaklarım gelişti. Servis fren yaptı ve tırnaklarım çıktı.
Çocuk şaşırmışcasına Kristy’e baktı. Başını sallayıp kafasındaki düşünceleri beyninden uzaklaştırdı.
-Herneyse ben Flip.
-Kristy. Gittiğimiz okulda ne olduğunu biliyor musun? Nasıl bir yer? Ne yapacağız?
-Tam bilmiyorum ama araştırmıştım. Duyduğum kadarıyla gruplara dağılacakmışız. Farklı Farklı derslerimiz olacakmış vesaire vesaire. Ama gidenler çok eğlenceli olduğunu söylüyor.
-Peki sen hangi grup da olacaksın?
-Bende bilmiyorum. Hocalar ayırıyormuş. Peki sen nesin?
Kristy ayağa kalkıp derin nefes aldı.Kafasında hayal etti kendisini ama bir şey engelliyordu sanki onu. Dönüşmeye ne kadar çalışsada olmuyordu. Birkaç denemesi de başarısız olunca endeşeli bir biçimde gözlerini açtı.
-B.. ben dönüşemiyorum!
-Merak etmeee… arada olur o. Bana geçen sene çok oluyordu. Duygularım etkinleşse bile olmuyordu 1 sene içinde tam dönüşünce kontrol edersin.
-Kedi.
-Efendim?
-Ben diyorum , kediyim.
Çocuk şaşırmışcasını döndü. Gözlerinin içinden aklından bir şey geçtiği rahatlıkla okunuyordu.Genede bir şey belli etmemek için gülümsedi sadece. Dave esneyerek uyanması Kristy’nin kafasını çocuktan çevirmesini sağladı.
-Günaydın Dave.
-Günaydın. Sen kimle konuşuyordun?
-Flip diye…
Kafasını döndüğünde Flip’i görmemesi cümlesini durmasına neden oldu. Küçük çocuk nasıl olduysa kendini fark ettirmeden kaybolmuştu. Dave’inde  şaşkın ifadesi yüzünden okunuyordu. Şaşkınlık gitti ve yerini hafif bir kızgınlık aldı. Sanki duymak istemediği bir şey duymuş gibi.
-Flip mi? Oda kim? Ben toplantılarda bile öyle birini görmedim.
-Bir küçük çocuk.Belki küçük olduğundan fark etmemişsindir.
Dave kafasını salladı ama hala içinde bir tereddüt vardı. Ama genede içi rahatlamıştı. Konuşmaları duyan Jackson kafasını kaldırdı.
-Günaydın.
-Günaydııın.
-Bir türlü gelemedik ya. Ne zaman varacağımızı biliyor musun Jackson?
Jackson yola söyle bir göz gezdirdi.
-Nerdeyse gelmişiz toplansak iyi olucak.
Kristy “sonunda” dercesine nefesini dışarı veridi.
-Dave sen Suzie’yi uyandır.
Eliyle Suzie’yi dürttü. Suzie yavaşca gözlerini açtı o sırada otobüsün durduğu hissedildi. Kapılar açıldı ve sabahın buz gibi soğuğu içeri girmesiyle otobüstekilerin bir kaçında bir ayaklanma oldu. İçeriye bir kadın girdi.
-HERKES UYANSIN.

Dave , Suzie , Kristy ve Jackson kalabalıkta tıkışmak istemediklerinden hemen kendilerini otobüstekilerden sıyırıp dışarı attılar. Karşıların 3 bina duruyordu. Bulundukları bölümün tam ortasında bir su şelalesi ve taşdan yollar vardı. Çoğu yere bank koyulmuştu. Tam karşılarındaki binada “derslik” yazıyordu. Binanın üzerindeki eski oymalar aşırı dikkat çekiyordu. Bu bina için çok uğraşılmıştı her köşesinde fark bir şekil vardı ama hepsi krem rengindeyde olmasına rağmen bazı bölümleri kirden kararmıştı. Binanın sağ arkasında bina ile bitişik uzun bir kulemsi bir yer vardı. Tam yanındaki tabelada binanın arkasından ormanın derinlerine doğru bir ok ve altında da zooloji yazıyordu.
Sol tarafındaki binanın üzerinde ise “Yetenek Geliştirme” yazıyordu. Binanın hiçbir camı yoktu. Diğerlerinden daha geniş ve daha alçakdı. Ormanın derinliklerinden gelen nehir yetenek geliştirme binasının arkasından geçerek şelaleye ulaşıyordu. Bu su Ovadan geliyor olmalıydı çünkü derslik yazan binanın solunda, sola doğru uzanan bir okun üzerinde Ova yazıyordu. Bu tabelanın biraz üzerinde tahtadan yapılmış merdivenler başlayıp dağın yukarısına doğru tımandırıyordu sizi. Bu yolda sizi camdan duvarlarla kaplı içinde yeşillikler olan bir binaya götürüyordu.
Sağ taraflarında tam bir şatoları andıran bir bina vardı. Binanın her köşesinde yukarıya doğru uzanan 4 tane kule vardı.Kapısıda şato kapısı kadar büyük ve sağlamdı. Üzerinde “ Yatakhane” yazıyordu. Biraz ilerleyip 3 büyük binanın tam ortasındaki su şelalesine geldiler. Yatakhanenin arkasından nerdeyse kaybolmuş bir merdiven yukarıya doğru gidiyordu. Küçük bir kulübe ve arkasından ölmüş yaparaksız bitkiler vardı. Kulübe diğerlerine göre daha dayanıksız ve yıpranmıştı. Kapısı kitlenmiş ve içeri geçilmesin diye tahta çakılmıştı. Kulübenin yanında çirkin düzensiz ormanın deriniklerine doğru küçük bir tabelada ok vardı. Üzerinde “mezarlık” yazmasını doğal karşılamıştı Kristy. Anlaşılan ormanın derinliklerinde az da olsa görünen selvi ağacı gözünden kaçmamıştı.
Bir kadın elinde broşürlerle gelerek tüm öğrencilerini ellerine tutuşturdu. Kağıdın başında “Okul Haritası” yazıyordu. Eee.. vermekte haklıydılar. Okul malikane gibiydi. Kaybolmamak ellerinde değildi.
-Hımm.. okul sanki biraz büyük.
Dave düşüncelerine hakim olamadan söyleyivermişti. Jackson gözünü broşürden çeviremeyerek Dave’i onayladı.
-Lafı ağzımdan aldın Dave.
Hepsi şaşırmış bir şekilde okula bakakalmıştı. Çatlamış bir kadın sesi kafalarını çevirmelerini sağlayabildi.
-Merhaba çocuklar. Ben Mitoanotomi ders öğretmeninizim.İsmim Pholeone. Şimdi her öğrencinin yetenek geliştirme binasına gitmesini istiyorum. Eşyalarınız burada kalabilir.
Sasha gelip tüm öğrencileri yetenek geliştirme binasına yönlendirerek içeri girmelerini sağladı. Her öğrenciler teker teker odalara girmeye başladı. Sıra Kristy’e gelince isteksiz bir şekilde içeri girdi ve arkasındaki kapı kapandı. Pholeone elindeki listeye göz gezdirdi.
-Kristy?
- Evet.
Pholeone hemen gülümsedi ve listeye bit tik işareti koydu. Arkadan küçük bir şişe getirdi , Kristy’e uzattı.
-Al bakalım iç bunu.
Pholeone’un elindeki küçük şişeyi alıp içmesiyle vücundun da bir haraketlilik başladı. Tırnakları uzayıp Jackson’un ceketinin altından kuyruk dışarıya çıktı. O sırada Pholeone bilgisayarda bir formu hemen doldurdu eline küçük bir iğne alıp arkasını döndü.
-Ooo.. elimizde bir kedi var anlaşılan. Parmağını uzatır mısın canım? Acımayacak merak etme. Biliyorsun grubunu belirlememiz lazım.
Kristy isteksizce işaret parmağını uzattı. Kadın birkaç saniye içerisinde eline iğneyi batırıp bir miktar kan aldı. Bilgisayarın yanında bulunan metal tabakanın üzerine aldığı kanı bıraktı. Kan biraz bekledikden sonra yok oldu ve bilgisayar kendi kendine form da boş kalan yerleri doldurdu. Metal tabakanın altından bir kart çıktı. Pholeone kartı alıp Kristy’e uzattı.
-Al bakalım hayatım. Şu kapıdan çıkabilirsin.
Pholeone tombul eliyle Kristy’nin girdiği kapının ters yönünde bir kapıyı işaret etti. Kristy kartı alıp kapıdan çıktı. Kendini derslik binasının önünde buldu Kristy. Birkaç kişi daha orda kartını inceliyordu. Kristy’de kartına göz gezdirdi. Ön kısmında ismi ve birkaç bilgi yazıyordu. Arka tarafında ise büyük harflerle “YÜRÜYENLER” yazılmıştı. Grup dedikleri bu muydu? En azından daha güzel isim verebilirlerdi. Kristy kafasını kaldırdığında herkes gelmişti buraya. Yaşlı ama asil duruşlu bir kadın yanlarına geldi. Yaşına göre güzelliği göze çarpıyordu.
-Hoşgeldiniz arkadaşlar! Şu anda gruplara ayrılmış bulunuyorsunuz.Şimdi sizi içeri götürdüğümde grubunuza göre yatakhaneye gideceksiniz. Her bölümde ortak salonunuz var oraya istediğiniz vakit gidebilirsiniz ancak bir saatten sonra bölümünüzden çıkmak yasaktır. İçeri girdiğinizde ortak salonda yukarı çıkan iki merdiven görüceksiniz. Biri erkekler diğeri kızlar katına çıkmaktadır. Kartlarınızla odanıza giriş yapabilirsiniz. Odalarda tuvalet banyo bulunur. Ders programları bu akşam dağıtılacaktır. Asıl önemli , bilmeniz gereken kurallara gelirsek ;
         Akşam ormana gidenler kesinlikle cezalandırılacaktır. Bilhassa ortak bölümünüzden çıkmak yasaktır.
         Mezarlı ve Kulübe’nin pek sevimli bir yer olduğunu söyleyemem. Sabahları bile gidilmemesi gerekmemektedir!
         Derslere girmezseniz daha ağır ödev cezası alabilirsiniz unutmayın.
 Kurallara uyulmaması takdirinde cezanızı çekmek zorundasınız. Onun dışında okulumuzda turnuvalar düzenlenir istediğinizde katılabilirsiniz. Mutlu bir yıl dilerim!
Kadın anlaşılan okulun müdürüydü.Yatakhaneye doğru ilerledi , tüm öğrencilerde onları takip etti. İçeri girdiklerinde genişce bir alandaydılar. Yukarı doğru çıkan büyük mermerden merdivenlerden yukarı çıktılar. Daha küçükce bir alana geldiklerinde her köşede farklı renklerde grupların isimleri yazıyordu. Demek ki o 4 kule 4 grubu temsil ediyordu.
-          Evet arkadaşlar kartınızdaki bölüme yönelebilirsiniz.
Jackson “Sürünenler” bölümüne Karen ve Suzie “ Uçanlar” bölümüne doğru ilerledi. Dave arkadan gelip Kristy’i kendine çevirdi.
-          Aynı grupda olmamız lazım gidelim mi?
-          Olur.
Kristy Dave’e gülümseyerek sarı ile yazılan “Yürüyenler” bölümünün kapısının önüne gittiler. Kapı eski ve büyükceydi. Büyük altın renginde bir kulpu vardı. Dave kapıyı açmak için dokunmasıyla bir ses çıktı ikiside geriye çekildi.
-          Onaylandı!
Kapı kendi kendine açıldı. Yavaşça içeriye girdiklerinde tenlerinde sanki jölenin içinden geçermişcesine bir his oluştu. Tam olarak geçtiklerinde o his yok oldu. Ortak salonda büyük bir şömine , oturulacak koltuklar , bir kütüphane , telefon ve bilgisayar! İşte buna çok sevinmişti Kristy. Fısıldarcasına “Burası harika.” Dedi. Tavan çok yüksekti. İçeride tanımadığı bir çok kişi oturuyordu. Yüzlerini yeni gelenlere dönmüş gülümsüyorlardı. Merdivenden bir çocuğun inmesiyle Kristy kafasını çevirdi. Deniz gibi mavi gözleri dikkatini çekmemesi imkansızdı. Gözleriyle istemsiz bir şekilde çocuğu izledi. Bir elinde kitap bir elinde kahvesiyle şömineye doğru ilerleyip oradaki koltuklardan birine oturdu. Diğerleri yeni gelenlere merhaba diyip aralarına almışlardı. Çocuk kahvesini masaya koydu kitabını göz gezdirmeye devam etti. Anlaşılan kitaba bayağı dalmıştı. Gözlerini bir an kitapdan çevirdi sonra tekrar kitaba döndü. Bir şey fark etmişcesine kitaptan tekrar gözlerini çevirmesi uzun sürmedi. Kristy’le göz göze gelmişlerdi. Çocuk Kristy’e gülümsedi. Kristy şaşkınlığını bir yana bırakıp karşılık verdi.
-Eee.. Hangi kattasın? 
Bir kız Kristy’nin yanına gelmiş arkadaş canlısı bir suratla ona bakıyordu.
-Nerden öğrene bilirim?
-Kartının arkasına bak.


Kız hala Kristy’e gülümsüyordu. Kristy kartının arkasını çevirdi “Yürüyenler” yerine “Kristy Tonyberg kat 4 oda 6” yazıyordu.Yazının değişmesinin şaşkınlığını daha üzerinden atamadan kız odayı tarif etti. Kristy’de yavaş yavaş katına çıkıp odayı buldu. Kapının kulpuna dokunduğunda tekrar “Onaylandı!” diye ses çıkıp açıldı. Odaya adım atmasıyla üzerine büyük bir hırıltıyla bir şey atladı.

5 Eylül 2012 Çarşamba

DARK HUNTERS - 3.BÖLÜM : Dikkat Çekme -



3.BÖLÜM Dikkat çekme
Gülümsedim yanına ilerledim. Ama onun yüzündeki ifade tam bir kızgınlıktı.
“Nerde kaldın?” dedi. Yüzümdeki gülümsemenin silindiğini hissedibiliyordum. Durdum. “İki saattir seni beklememe ne açıklama vericeksin” , “ Şeey.. ben bi…” sözümü bitirmeden yarıda kesti. “Sakın ama sakın benim vaktimi bir daha boşa harcatma. Hadi görelim madem geç kaldın iyide dövüşebiliyor musun?.” Yüzündeki alaycı gülüş beni rahatsız etmişti. Hiçbir şey anlamazcasına gözlerimle gittiği yeri izledim. İlerleyip duvarda birkaç düğmeye bastı ve tüm oda birden karardı. Şaşkınlıkla etrafa bakmaya başladım. O küçük oda gittikçe büyüyordu. Bir sokaktaydık sanki.  Yukarıdaki ay sayesinde etrafı görebiliyordum. Bazı arabalar ters dönmüş alev almıştı. Bize doğru bir grup avcı geliyordu.  Yavaş adımlarla geri çekilmeye başlamıştım. Korkuyordum. 20-30 civarında avcıyla hiç yüz yüze gelmemiştim. “Ne.. ne oluyor?” dedim. Şaşkınlık içerisinde geri gidişime baktı.”Napıyorsun?” dedi . Yüzündeki küçümseme ifadesinin tam ortasına bir yumruk geçirmek istedim. Kafasını iki yana sallayıp koşmaya başladı. Sağ kolundaki düğmesine bastı. Bir anda ışık çıkmıştı. Sağ tarafdaki avcıların üstünde gezdirdi. Avcılar acıyla dizlerine çöktü. Koşarak zıpladı ve grubun içine atladı. Ben onu genede yalnız bırakmazdım. Koştum tam olduğu yere geldim. Sırt sırtaydık. Bir avcı üzerime geldi. Ayağımın içiyle kafasını aşağı ittirdim. Avcı yere düştü. Arkasından gelenin tam karınına bileğimden çıkan bıçağı sapladım. Sol kolum sırtına birine dirsek atıp dizimden çıkan bıçakları iki büklüm olmuş karınana geçirdim. Önümdekine tekme attım. Arkamı döndüğümde Robert hepsini teker teker idiriyordu. Birinde yumruk geçirdi. Elinde olan bıçağı şöyle bir savurdu. Yan yana 3 Avcının boğazını kesti hepsi yere yığıldılar. Birine çelme taktı ve diğer gelene dirseğindeki bıçakları geçirdi. Elimden birinin tutması gözlerimi Robert’tan almamı sağladı. Elimi tutana baktım. Avcı elimi ısırmak üzereydi. Tam koşacaktım ayaklarımı diğeri tuttu yere yapıştım.Sırt üstü döndüm.Haraket edemiyordum. 3 avcı  bacaklarımı ve kollarımı kavramış ısırmak için hazırlanıyorlardı. Bir feryat kopardım. “İMDAAAATT!!!” . Bir anda karanlık oda aydınlandı. Avcılar kayboldu. Ne ay ne yanan arabalar ne de yerdeki cesetler şimdi yoktu. Ayağa kalktım. Robert sinirli bir şekilde yanıma geliyordu. “Se..sen ne yaptığını sanıyorsun? Senin yüzünden ölcez. Senin yüzünden.” “Ne alakası var bir şey yapmadım ben” dedim sinirle. “Evet yapmadın. O yüzden ölcez zaten. Eğer arkadan ki avcılarla ilgilenseydin…. Yada unut gitsin. Biz böyle takım olarak daha iyiyiz. Sende git barbie bebeklerinle oyna nasıl fikir?” . İşte şimdi sinirlenmiştim. “Kendini bir şey mi sanıyorsun sen ? Sanki sen çok güzel dövüşüyorsun?”. Üstüne yürümeye başlamıştım. Sinirim mi yüzümde hissedebiliyordum. Yumruğumu sıkmıştım. “Hayatımda gördüğüm en ukala birisin eğer kendini düşünmeyip ne yapacağımı söylesen bunlar olmazdı.” Yumruğumla tam yüzüne savurdum. Eliyle tuttu aşağı itti. Sinirli bir şekilde halisünasyon odasından çıktım. Arkamdan geldiğini hissetmiştim. Ama yetişemeyince durmuştu. Bende tüm sinirle bir asansöre kendimi attım. Evet buraları bilmiyordum. Ama Burno buradan gitmişti. Asansör kapandı ve yukarı çıkmaya başladı.
                                            **********************************
Robert  halisünayon odasından Angel çıkana kadar takip etmişti. Bir sinirle içeri döndü Ellerini kafasına koymuştu. İlerledi ve duvara bir yumruk geçirdi.İçinden “Aptal Robert” diye geçiriyordu. Bir yere geçip oturdu.
-Ne yaptım ben? Ben ne yaptım ya kahretsin! Salak gibi benden nefret etmesini sağladım.
Bir topuklu ayakkabı sesi kafasını kaldırmasını sağladı. Karşındaki ona çok kurnazca gülümsüyordu.
                                          *************************************

Hala sinirliydim.Asansör açıldı. Önümde C bölüm yazıyordu. Burno ne demişti? “Hmm.. C bölüm Nancy’le aynı odadasın.” Hemen C bölümüne girdim. Kapıyı kapattım. Nancy bilgisayardan bir şeyler bakıyordu. Camın kenarındaki yatak da bir çok eşya vardı. O Nancy’nin ki olmalıydı. Ben de kapının önündeki ilk yatağa oturdum. Sinirimden yorganı elimle kavrayıp sıkıyordum.
 Nancy bana döndü. Üzgün bir ses tonuyla. “Ne oldu?” dedi. Yanıma gelip oturdu. Hemen ayağa kalktım fark etmeden odada bir ileri bir geri gidiyordum. “ O..o Robert varya kendini bir şey sanıyor.Şimdi gidip yüzüne bir tane geçiresim var. Ben ondan nasıl hoşlandım ya? Nasıl?” dedim sinirle.Ses tonumdaki öfke Nancy’i korkutmuş olmalıydı ki yüzündeki ifadeden bu anlaşılıyordu. “ Ne oldu anlat.” “Gelmiş halisünasyon odasında ders vermeye çalışırken hiç bir şeyden bahsetmedi bir anda kendimi avcıların ortasında buldum direk aşağıladı beni sonrada kendini üstün göstermek için bağırmaya başladı. Kızgınlığımı tutamadım yüzüne bir tane savurdum…” “ Ne ne sen Robert’a vurdun mu?” “Aslında vurmadım elimi tuttu aşağı itti.” “ Sen ne yapmaya çalışıyorsun” dedi soluksuzca. “ Bu olaylar o kadar kolay çözülmez burada bir disiplin var. Burno’ya bildirirse atılabilirsin de.”
 o an hiçbir şey umurumda değildi hiç fark etmeden “ Atılırsam atılıyım” dedim. Ama atılmadan kastı ne olduğunu bende biliyordum. “Bu o kadar kolay bir atılma değil Angel. Bu okuldan atılmaya benzemez. Hiç beklenmediğin an yardım beklerken senin tüm ekip orada bırakabilir.” Evet işimdi korktuğumu hissedebiliyordum. Aklımdan bir avcının ayağımdan tutup çekiştidiğini ve herkesin bana bakıp arkasını dönüp gitmesini gözümde canlandırabiliyordum. “Bunlar çocuk oyuncağı değil Angel.” “Ee! Şimdi ne yapmamı bekliyorsun gidip yüzüne özür mü diliyim ha?” Bunu yapmam gerektiğini bende biliyordum. Ama gurum vardı benim. Bunu  yapmayacaktım!
“Bunu yapman gerek. En azından Burno’ya söylemeden.”  Kendimi tutamadan “Ona karşı kendimi güçsüz mü gösteriyim ha?” dedim.Çok aşarı bağırmıştım. İlk ağzı açık bir şekilde bana baktı. Gözlerini odada dolaştırdıktan sonra kalkıp odayı terk etti. Fazla sinirlenince kendime hakim olamamıştım. Ne yapmaya çalışıyordum acaba? Herkes kötü geçinip beni yem olarak kullanmalarını mı? Gidip Nancy’den özür dilemeliydim. Ne kadar istemesem de Robert’tan da. Odamdan hemen çıktım. Beyaz koridora şöyle bir göz gezdirdim. Asansörleden birine kendimi attım. Kapı kapandı. Elimi düğmeye tam uzatacaktım ki hareket etmeye başladı. Asansör yatay ilerledi. Olduğum yere tutundum sonra yukarı çıkmaya başladı. Ani bir hareketle durdu.Kapı açıldı. İstediğim yere gelmiştim. Gene ana bölümdeydim. Tüm örgüt ordaydı. 7 kişi orada dikilmiş Burno’yu dinliyordu. Yavaşça ilerleyip aralarına kaynadım. Nancy’nin yanına geçtim. Çok kısık bir sesle “özür dilerim” sözcükleri dilimden döküldü. Nancy suratını bana yavaşça döndü. Hafif kızarmış gözlerini görebiliyordum. Bu kadarda alıngan olacağı aklımdan geçmemişti. Yüzüne yapmacık küçük bir gülümseme yerleştirdi. “Önemli değil senı anlıyorum.” Dedi. Bende ona karşılık verdim. Arkasından hemen kafamı Burno’ya çevirip dediklerini dinlemeye başladım. Birkaç savaş taktikleri veriyordu. Bir alarm sesiyle tüm dikkatler dağıldı. Herkes etrafa bakınmaya başladı.
Christina hemen ilerleyip bir dolabı açtı. “Gitmiyor muyuz?” dedi. Eline bir silah alıp ilerledi. Nancy bana dönüp kafasıyla gelmem için işaret yaptı. Dolaptan oda büyük bir silah aldı. Bense dolaba bakınca silah kalmamıştı. Nancy alt çekmeceyi karıştırınca 2 silah buldu.  Silahardan pek anlamasamda bu silahı biliyordum.
 “Bu Glock 17L mi?”dedim.  “Evet. Kullanmasını biliyor musun?”  “Evet” Şarjörü çekip kurşunlara baktım. “9 mm Kalibre bu işimi görür” Gülümseyerek sarjörü yerine geçirdim. Çekmeceden 2 kılıf çıkartıp bacaklarımı saran şekilde taktım. Glockları da kılıflarına koydum. Nancy elince duran daha küçük bir silah verdi. “Bu ne için?” “Ne olur ne olmaz. Şarjör biterse diye.” Alıp arka cebime koydum. “Hadi gidelim.” Nancy bir elinde taramalıyı tutup diğeriyle elimi kavradı. Christina’nın gittiği yöne götürdü. İçeri girdiğimiz odanın garaj olduğunu fark ettim.
“Motor kullanmayı biliyor musun?”  Tresh yanıma 2 kaskla gelmişti. Kafamı sallayarak “Evet” dedim. Kaskı uzattı kafama geçirdim. Herkes büyük siyah motorlarını binmişti. Burno’nun arkadan geldiğini gördüm. “ Boynunuza basın.” Herkes boynundaki bir bölüme bastı. Bende aynısını yaptım. Burno yanıma geldi.  “Bu senin motorun. Boynundaki düğme sayesinde diğerleriyle haberleşebilirsin.” Motorun oturma bölümünün hemen ön tarafında bir yere bastı. Ekran açıldı.
“Gitmeniz gereken yeri buradan görebilirsin. Daha deminki alarm bir tehlike olduğunun belirtisi. İnsanları kurtarmanız lazım. Bu ekranda diğerlerinin nerde olduğunu da görebilirsin. Neyse herkes hazır mı?” Sağ tarafımdaki hizaya baktım. Herkes motosikletleri çalıştırmış hazırda bekliyordu. Garajın kapısı açıldı. Hemen çıktılar. Arkalarından takip ettim. Motosiklet giderek hızlanıyordu. İlk tünel gibi bir yerden geçtikten sonra açık havaya çıktık. Havanın rengi değişmeye başlamıştı. Yavaş yavaş gün doğacaktı. Rüzgarın serinliğini yanaklarımda hissedebiliyordum. Adeta saçlarımı yalıyordu. Biraz daha eğilip hızlanmaya başladım. Kırmızı noktaya yavaş yavaş yaklaşıyorduk. En önde Christina vardı. Hepsini geçmiş olmalıydı ki Christina’nın tam yanındaydım.Tüm gözler üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.  İlk bana baktı daha hızlanmak için eğildi. Turboya bastım. İşte şimdi hızın ne olduğunu anlamıştım. Yol altımdan kayıyordu sanki. Binaları dönemeçleri seçmek zorlaşmıştı. Heyecandan ellerimin terlediğini hissedebiliyordum. Bir rampayı görmemiş olmam lazım ki kendimi bir anda havada buldum. Bu acayip bir histi. Sanki uçuyormuş gibi. Ama aşağı nasıl ineceğimi aklımdan geçirmeden edemiyordum. Bir an tekerleklerin yere indiğini fark ettim. Ama bir binanın üstündeydim.  Biraz yavaşlayıp yola indim.
“Güzel gösteriydi” dedi Tresh gülerek arkama dönüp baktım hepsi arkamdalardı. Gülümsedim. Christina pek mutlu görünmüyordu. Zaten öyle olmasını da beklemiyordum.
“Geldik galiba motorları yavaşlatın.” Richard’ın sesini ilk defa duymuştum. Herkes bir ağızdan “Tamam R” dediler. Yavaşladım ve grubun arasına geçtim Richard önde ilerliyordu. Yavaşladı binanın önünde durdu. Bende yanlarına geçtim. Motosikleti durdurup kaskı üstüne koydum. İlerledim 17L silahlarımı bacağımın yandan çıkarıp elime aldım.
“Kilisede sıkışmış olmalılar.Nan, Sue , Chirstina Sam benle gelin. Tresh Robert Angel buraya kolaçan edin. Önemli bir şey olursa özellikle baskın haber verin.” Richard ilerleyip kiliseye girdi. Arkasından Christina Sam ve Sue da takip etti. Etraf harabe gibiydi. Terk edilmiş ülkeye benziyordu. Biraz ilerledim. Birkaç avcının buraya geldiğini görebiliyordum.
“Hey buraya geliyorlar.” Robert geldikleri yöne baktı. “Saklanın” Arabalardan birinin arkasına geçtim. Sessiz bir şekilde duruyorduk. Robert’a baktım tam arkasında 5 tane avcı vardı. Ondan nefret etsem de onu öyle bırakamazdım. Olduğum yerden çıktım. “Hey” diye bağırdım. Ellerimdeki silahlarla ellerimi salladım. Dikkatler dağılmıştı. Ama bunu yaparken bazı riskleri göze almamıştım. Diğer avcıları da kendime çekmiştim.Hepsi bir anda sokaktan çıktılar koşmaya başladım. Arkamdan bir ton ayak sesini duyabiliyordum. Tresh ateş etmeye başlamıştı. Arkamı döndüm. Bir kaçını kafasına isabet ettim. Silahları kılıflarına geçirip ortasına daldım. Sağ dirseğimle birin vurdum . Eğilince üzerinden  atlayıp 2 tanesini devirdim. Bıçaklarımı çıkarmanın vakti gelmişti.  Birine dizimi geçirdim eğilince sırtına bıçakla vurdum. Hemen yanındakine çelme taktım arksından gelen yumruğumu geçirdim. Bıçağı birkaç kere savurdum ama bu işe yaramayacak gibiydi. Fazlaydılar. Buradan kendimi kurtarmam lazımdı. Elimi yumruk yapıp küçük bombamı attım. Ünümde birkaç avcı yere yığılmıştı. Hemen ordan kaçıp kendimi kurtarmayı denedim. Keşke bunlardan birkaç tane olsaydı.  Ama ne yazık ki tek kullanımlıktı. Arkamdan geliyorlardı.  “ Biz insanları çıkardık. Siz nerdesiniz?” “Angel’ın çıkardığı avcıları halletmekle uğraşıyoruz siz onları götürün!” Robert direk beni suçlamıştı. Onu kurtarmıştım ! Ben olmasam yem olacaktı! Motor sesleri duyuldu. Gittikçe uzaklaştı. Klisenin etrafından dolaşıp bir arabanın arkasına girdim. Robert’da ordaydı. Ayağa kalkmış ateş ediyordu. Beni görünce bana döndü. “ Gene senin yüzünden. Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Ha.” Bu kadarıda yetmişti. Bıçaklarımı yerine yerleştirip küçük silahı elime aldım ve silahı Robert’ın hizasına doğrulttum.Onu vurursam avcılar onu yerken biz kurtulabilirdik. Şok olmuşçasına bana bakıyorudu. Yavaş bir şekilde tetiği çektim

3 Eylül 2012 Pazartesi

TÜR - 7.BÖLÜM : Toplantı -


7.BÖLÜM (Toplantı)
Sasha hızlı adımlarla yanlarına geldi. Yüzündeki kızgın ifade Jackson’un  hemen toplanmasını sağladı. Kristy hemen geri çekilip yere bakmaya başladı. Loş koridorda öylece rezil olmuşlardı.
-Jackson ne yaptığını zannediyorsun? Si..Siz manyak mısınız? Okulda öpüşmek ve daha ilerisine gitmek farklı türler için çok sakıncalı! Onu geçin duygularınızı kontrol edemediğiniz için yarı dönüştünüz derse öyle mi girmeyi planlıyordunuz acaba?
Jackson ve Kristy hemen bir birlerine baktılar. Koridor karalık olmasına rağmen yarı dönüştükleri belli oluyordu. Jackson mahçup bir şekilde yere baktı.
-Pardon anne.
-Anne mi?
Kristy ağzı açık bir şekilde kalmıştı. Sasha Jackson’nun annesi miydi? En azından deri kokusunu açıklıyordu. Sasha sinirli bir tavırda cebinden 2 küçük şişede bir sıvı çıkarttı ve ikisine de verdi.
-Neyse ki yanımda getirmişim. İçin şunları sonra dersinize Jackson bu konuyu ayrıca konuşucaz senle.
-Ama biz konsantre olup gözlerimizi kapattığımızda normal halimize dönüyorduk?
-Ah. Hayır Kristy. Birçok duyuların vardır. Öfke, kıskançlık, utanma, üzülme… Bunları tabi okulda öğreneceksin ama bilmeni istiyorum. Bu duygular 3’e ayrılır. Pasif, Aktif  ve Sakin. Heyecanlanman aktif bir duygudur. Sizi bir bakıma ele geçerir. Ne yaparsanız yapın arada çok uzun bir süre geçmeden normale dönemezsiniz.Bu iksir aktif duyguları bir bakıma felç eder.Kısacası 1 saat kadar -en fazla tabi oda- aktif duygu yaşadığınızda dönüşemezsiniz.Her neyse sınıfa.
İkiside iksiri tek yudumda içti.Saniyeler içinde normale dönmüşlerdi.Sasha kapının kulpuna uzandı.Kapıyı açtı.Bayan Aclen konuya bayağı bir kendini kaptırmıştı.
-A..şey bayan Aclen ben iki öğrencinizi ödünç almıştım.Girebilirler mi?
-A… tabikide.
Kristy ve Jackson hemen sınıfa daldılar.Herkesin gözü Kristy’deydi. Kristy içeri girdiği anda bir durdu.Sınıfa göz gezdirdi. Karen da bu sınıfın içindeydi. İçinden olmaz diye geçirdi.Arkada boş 2 sıra vardı. Liz eşyalarını getirmişti. Hemen sırasına ilerledi. Herkes gözleriyle onu takip ettiğini hissedebiliyordu tabi Karen hariç. Jackson da onu takip etti. Jackson Karen’in yanından geçerken Karen , Jackson’un eline not tutuşturdu. Eline aldığı gibi notu hiç istifini bozmadan sırasına devam etti. Kristy yerine oturdu eşyalarını çıkardı ama herkes hala ona bakıyordu. Biraz bekledi suratını ekşitti. Ellerini iki yana açtı.
-Ne var?
Herkes bir anda önüne döndü ama anlaşılan hepsi korkmuşlardı. Jackson oturduğu yerde notu açtı.
*Yanlış kişilerle arkadaşlık kurma derim ben :D
Jackson notun arkasını çevirip bir şeyler yazdı. Herkes derse konsantre olmuştu. Notu atması dikkat çekmezdi. Notu tam Karen’ın önüne fırlattı. Karen bir tebessümle notu açtı ama okudukça suratındaki ifade tam bir öfkeye dönüştü. Bir anda Karen’ın sırtındaki dövme renkleşmeye başlamıştı. Karen önüne döndü. Gözlerini kapattı ve dövme eski haline döndü.
*Arkadaşlıklarını doğru yapmayan birinden ders almam kendi arkadaşlarımı seçebilirim mariposa :D
Notu tamamen yırttı kırıştırdı ve yere attı. O anda zil çaldı.Herkes biranda ayaklandı.Herkes çantasını ,montunu almış gidiyordu.Kristy şaşkınlık içerisinde Liz’e baktı.
-2 ders daha yok mu?
-Hayır tabikide seni şapşal saate bak.
Kristy saate baktı.Saat 4 olmuştu. Zaman çok hızlı geçmişti Kristy fark etmemişti bile. Karen büyük bir hışımla sınıftan çıkmıştı.Jackson Kristy’nin yanına geldi.
-Ev-vet! Toplantıya gidiyor muyuz?
-Evet tabi ki de.
Kristy Liz’e sımsıkı sarıldı.En yakın arkadaşından ayrılmak o kadar kolay değildi tabi.
 -Görüşürüz Liz kendine iyi bak.
-Sende Kristy
Gülümsediler ve sonra Kristy hemen Jackson’un yanına gitti.Tüm okuldakiler gitmişti.Jackson Krist’le beraber bodrum katına indiler. Jackson büyük bir kapının önünde durdu. Kapının kulpunu kavradı kilit açılma sesi geldi.
-Hazır mısın bayan Kristy?
Kristy güldü ve evet dercesine kafasını salladı.Jackson kapıyı ittirdi. İçeride 30-35 kişi vardı.İçeriye yavaşça ilerlediler. Herkes çok samimi ve sıcak kanlıydı.Biri dışında.Karen. Onun burada ne işi vardı? Herkes sırasına geçti , Jackson’la Kristy’de arkadan bir yer bulup oturdular.İçeri Dave girdi.Herkes Dave’e selam verdi.Kristy’nin yanını boş görünce hemen oraya oturdu tabi Jackson’u fark edince biraz kızmıştı ama sinirlerini kontrol altına almıştı.O sırada içeri Sasha girdi.
-Evet arkadaşlar nasılsınız?
Her bir ağızdan “iyi” sesi çıktı.
-Aman ne güzel. Evet arkadaşlar aramızda yeni biri var ne zamandır bekliyorduk. Kristy kendisi kedi soyundan geliyor bildiğiniz gibi.
-Ne?
-Aaa.. Evet bunları sana anlatmamız lazım. Burdaki herkesin bir soyu var. Soylarımız bir hayvana dayanıyor. Ve hangi soydan geliyorsan ona dönüşebiliyorsun. Mesela Suzie papa”ğan”.
“Ğan” aa evet! Şimdi anlamıştı. Revirden çıkarken duyduğu sözcük bu olmalıydı.
-Mesela Dave kaplan, Jackson yılan, Karen kelebek, Pigie domuz.
Her kişiyi teker teker göstermişti.Pigie’yi tam görmek için ayağa kalktı.Bu revirdeki deli çocuktu.Hayır o deli değildi. O haklıydı.
-Yenisin demiştim.
Pigie gülümseyerek konuştu. Kristy’de hemen karşılık verdi ve onaylarcasına kafasını salladı.
-Peki, benim kedi olduğumu nasıl anladınız?
-Birincisi Max’den dolayı soyunu biliyordum. İkincisi ise kafandan çıkan kedi kulakları, bıyıklar, kedi dudakları, gözler, pençe, kuyruk bunların hepsi bir belirti zaten. Mesela bende bir yılanım Jackson’da oğlum zaten. Biri Kristy’e değişimi göstersin. Suzie göster.
Suzie kollarını açtı ve yavaşça kanatları oluşmaya başladı. Üzerinde kımızı – yeşil tüyler çıkıyordu. Gaga oluştu ve ayakları kuş ayağı şeklini aldı ama hala insan bedenindeydi. Sarı saçları ve fiziği yerindeydi. Suzie gözlerini kapattı ve hemen normal döndü. Kristy’nin yüz ifadesinden hoşnutluğu belli oluyordu.
-Vay be!
  -Bu akşamda Santa Clariss’e gidiyoruz. Orada size birçok eğitim verilecek. Her sorunun cevabını rahatlıkla bulabilirsin. Şimdi otobüsler geliyor. Hazır mısınız?
Her bir ağızdan neşeli bir evet geldi. Herkes büyük bir alkışla dışarı çıktı. Kristy hemen Dave Suzie ve Jackson’un yanına gitti. Bahçeye çıktılar. Valizler yüklenmişti. Arkadaki 4’lü koltuğu hemen kaptılar. Cam kenarında olan Suzie etrafa bakınıyordu. Kristy soluna dönüp Suzie’nin yanındaki Dave’e baktı.
-Şimdi ben dönüşürken kedi mi oluyorum?
-Evet.
-Vay be çok iyi. Sende kaplan oluyorsun yani.
-Ev-vet
Dave gülümsedi.
-O yüzden senin benim gibi kulakların varmış. Sonuç olarak kedigiliz.

Kristy etkilenmişcesine güldü. Ama tüm o gülümsemesini karnındaki gurultu bozdu. Çok acıkmıştı ve bir anda otobüste nefis yemek kokuları yayıldı. Herkesin oturduğu koltuk mekanik koltuklardandı. Koltuğun önünde bir masa oluştu ve bir cihaz çıktı. Hemen yanındaki Jackson parmağını bastı. Oda aynı şeyi yaptı.”Kedi” diye ses çıktı ve masanın üstünde kocaman kızarmış tavuk belirdi.Onu hızlıca yemeğe başladı.5-10 dakikada bitirmişti tavuğu. Ağzını sildi peçeteyi masaya bıraktı be bir anda masa katlanarak yok oldu.Bitiren herkesin teket teker kayboldu. Arkasındanda ışıklar söndü. Koca otobüs şimdi zifiri karanlıktı.Anlaşılan yorucu bir gün olmuştu herkes için. Saate baktığında 8.30-9.00 civarıydı. Onunda uykusu vardı.Kafasını bir yere dayadı ve uyuya kaldı. Jackson mest olmuşcasına omzuna baktı. Kristy’nin o kadar uykusu vardı ki kafasını Jackson’a dayadığını fark etmemişti. Jacksonda kafasını Kristy’e koydu ve öyle uyuyakaldılar.

PHOTO BY: http://odysseusut.deviantart.com/gallery/

30 Ağustos 2012 Perşembe

TÜR - 6.BÖLÜM : Çarpışma -


                                                    TÜR -6.BÖLÜM : Çarpışma-
-Lütfen bana zara vermeyin. Ben birşey yapmadım.
Kristy ellerini yüzünün üstüne getirmişti.Gözlerini kapamış ,korkudan titriyordu adeta.Vücudan soğuk bir pullu deri değiyordu.Bir anda o his yok oldu.Anlaşılan her kimse Kristy’e zarar vermekten vazgeçmişti.Kristy gözlerini hafifce araladı.Elleri hala yüzünü korumak için siper modundaydı.Kristy tırnaklarının uzadığını farketti.
-Kristy?!
Kristy birine çarptığını unutmuştu.Bir haraketle yerinden kalktı.Geri çekildi ve agzından bilinçsizce bir tıslama çıktı.Sanki rüyasında gördüğü gibi Missy’nin ona kızdığında çıkardığı sese benziyordu.Ama karşısındaki kişiyi görünce şaşırdı.
-Aa..Şey sen burda ne yapıyorsun?Ve sen … sende dönüşmüşsün?!


Kristy şaşırmış bir şekilde kalmıştı.O keskin zümrüt yeşilimsi gözler…2 tane keskin sivri diş… Derisindeki pullar… Adeta bir yılanı andırıyordu.
-Ee tabi koşarken dikkat etmez , bir türe çarparsan daha ani tepkiler alabilirsin.İyisin değil mi? Özür dilerim.
Jackson hafif gülümsedi.Kristy’de karşılık verdi.
- Şey asıl ben özür dilerim.Ya ben kaçıyordum. Sonra elime…
Kristy eline gelen şeyi hatırladı ve arkasına baktı.Buda neydi ya? Sarı bir uzun bişey kuyruk sokumundan aşağı doğru uzanıyordu.Kristy arkasını Jackson’a döndü.
-Buda neyin nesi?
-Şey biz ona kuyruk diyoruz.
Jackson gülmemek için kendini zor tutuyordu.
-Ne kuyruk mu?!
-Yeni mi dönüşmeye başladın?
-Şey.. evet sanırım…
Jackson etrafına bakındı.
-Acaba kimse görmeden normale dönsek mi?
-Aynen.
Gözlerini kapattılar ve derin derin nefes aldılar.Gözlerini açtıklarında normale dönmüşlerdi.Jackson ilk duraksadı.Kristy birşeyden kaçtığını söylemişti.
-Aa..Şey.. Neyden kaçıyordun?
-Bilmiyorum.Birşey duydum.Beni öldüreceklerdi.Ama sana çarpınca sesler yok oldu.
Jackson gözlerini kıstı.Ciddileşmişti.
-Buraya kadarda mı gelmişler?İnanamıyorum.Kristy gene böyle bişey olursa gene kaç.Onlar iblisler.Besin kaynakları bizleriz ve..
Kristy şaşırmıştı.O sırada Jackson’un gözleri Kristy’nin pantolonuna kaydı.Kristynin panrolonunda portakal büyüklüğünde delik vardı.Önce kafasından bir “WAOOW” geçirdi.Kristy’nin çatalı apaçık belli oluyordu.Hemen üzerindeki ceketi çıkarıp Kristy’nin beline sardı.
-Neden bunu  yaptın?
-Şey..Galiba kuyruk oluşurken pantolonla barış sağlayamamış.
Kristy utançtan kıpkırmızı kesilmişti.
-Ama senin kıyafetlrin yırtılmamış?
-Bunlar özel kumaşlar.Annem Santa Clariss’den getimişti.Neyse seni takip eden yok.Ben varken olmaz.
İkiside gülümsedi.Kristy  Jackson’a bakamıyordu.En azından kırmızı yanaklarıyla gözlerine.
-Dersiniz ne?
-Biyoloji olması lazım.
-Aa.. benimde. Gel sınıfa beraber çıkalım.
-Tabi olurda sen neden dışarıdaydın?
-Ya annem gelmişti.Onla konuştum ama meşgüldü biraz.Şimdi sınıfa gidiyodum bende.
Yan yana yürümeye başladılar.
-Ya tüm okula rezil olmadım dimi?
-Aa tabikide hayır.Bu ilk olmuyo zaten.
-İlk olmuyo derken?
-Dün Suzie’yi görmüş olmalısın.
-Bizim servisimiz kaza yapmıştı.
-Aaa evet doğru.Ama tabi o anda görülmüş her sahneyi insan beyinlerinden silindi.
-Nasıl yani?
Kristy duraksadı.Jacksonda durduğunu görünce durup Kristy’e döndü.
-Yani çok yüksek derecede konsantre olup normal haline zaman çabuk geçmeden dönersen , insanların beyninde senin ne olduğu hakkında bir bilgi kalmaz.
Tekrar yürümeye başladılar.
-Peki ya ben?
-Ah sen yemekhaneden koşarak çıktın.O sırada zaman zaten geçmişti.
-Hadi ya!Peki şimdi ne olucak?
-En azından şanslısın yarın okulda değiliz.Buda unutulur gider.
Kristy onaylarcasına kafasını salladı.Yürümeye devam ettiler.En sonunda Biyoloji sınıfın önüne gelmişlerdi.Biraz bakıştılar.Jackson kapının kulpuna uzandı.Duraksadı.Elini kapının kulpundan çekti.Kristy’e döndü.Göz göze bakışmaya başladılar.Jackson Kristy’nin yüzünü tuttu.Kristy ilk defa birini bu kadar öpmek istiyordu.Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı çarpmaya başlamıştı.Kristy biraz uzandı.Jackson’u öpmesi için aralarında pek az mesafe kaldı.Hemen,şimdi dudaklarına yapışabilirdi.Gözlerini kapattı.Jackson’un elleri yüzünden yavaşca Kristy’nin hatlarından geçerek beline sarıldı.Şimdi öpmenin tam sırasıydı.Tenin sıcaklığını hissedebiliyordu ve nefesini..İkisininde kalbi hiç bu kadar hızlı çarpmamıştı.
-Siz ikiniz!

29 Ağustos 2012 Çarşamba

TÜR - 5.BÖLÜM : Görünmeyen Sesler -


5.BÖLÜM(Görünmeyen sesler)
Kristy hemen ellerini kafansa götürdü.Eline tüylü kıkırdaktan bir şey geldi.İlk önce bir çığlık attı.Elleriyle kafasınıdakileri gizliyip koşmaya başladı.Eyvah! artık bu tuhaflığı herkes görmüştü.Şimdi ona ne olucaktı.Onuda mı yakıcaklardı?Herkes onun yemekhaneden koşarak çıkmasını izledi Dave’de arkasından koşarak çıktı.Kristy ilk gördüğü tuvalete daldı.3-4 Kız dedikodu yapıyordu.
-Çıkın buradan!
Gene bağırmıştı.Bu sefer tırnakları ve gözleri değişmişti. Kızlar Kristy’nin yüzünü görünce bir çığlık atıp tuvaletten çıktılar.Kristy aynanın önüne geçtip ağlamaya başladı.Neden bunların hepsi ona oluyordu? Buda neydi?
-Hayır!Bu… bu olamaz.Bunlar ne ? Bu kafamdaki şeyler.Bur tırnaklar.Bu bal rengi acayip gözler.Neler oluyor bana?
Hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.Tam o sırada Dave kapıyı kırarcasına açtı.
-Kristy iyi misin?
-GİT BURDAN!
Kristy’nin yüzü gittikçe değişiyordu.Şimdi dudakları nerdeyse ikiye ayrılmıştı.Dudaklarının üstündeki sivilcemsi şeylerin olduğu yerden misinaya benzer ipliğimsi tüyler çıkmıştı.
-Tamam sakin ol.Küçük bir değişim
-Küçük mü? Yüzümü görmüyorsun galiba.Herkesten farklıyım.Yakıcaklar beni eskisi gibi.Yalnızım bu dünyada.
Hıçkırarak ağlayarak Dave’e sarıldı.Omzuna kafasını koyup ağlamayı sürdürdü.
-Yalnız mı? Farklılık mı? Yakmak mı? Ahhaaha fazla bilim kurgu izliyosun galiba.Birincisi evet farklısın ama insanlardan.İkincisi yalnız değilsin.Senin gibi çok kişi var ve üçüncüsü yakılmak diye bir şey yok.Tarihçilerin uydurduğu saçmalık.
-Benim gibi bu okulda kim olabilir?!
-Örnek mi istiyorsun?
Dave geri çekildi.Kafasında aynı Kristy’de olan gibi iki tane bir şey çıktı.Kristy Şaşkınlıkla izledi.
-Se.. sende mi?
-Evet.
Dave gülümsedi.Kristy’de göz yaşlarını sildi.
-Onlar kulakların.
-Kulak mı?
Dave gözlerini kapadı derin derin nefes aldı ve Dave’in kulakları yavaşca içeri girdi.Kristy Dave’in kulakları yok olduğunu görünce bir umutla aynaya baktı.Ama Kristy hala aynıydı.
-Ama seninkiler yok oldu?Ne olucak bunlar?Sonsuza kadar kalıcak mı?
-A..Hayır tabikide.Bu senin elinde sadece biraz konsantresyon lazım.Gözlerini kapa ve derin derin nefes al.Sakin ol.
Kristy ,Dave bunları der demez gözlerini sımsıkı kapamıştı.Bu kabus geçmesini istiyordu.Derin derin nefes aldı.
-Kristy .. Hey Kristy? Gözlerini açabilirsin.
Kristy korkakca gözlerini açtı.Dave ona gülümsüyordu.Gözlerinde minnet dolu bir şekilde baktı ve arkasını döndü.Aynadaki yansıması normaldi.
-Ah! Çok teşekkür ederim!
Dave’e hemen sarıldı.Dave biraz kızarmıştı.
-Şey..Sorun değil.
-Bugün olanlar için çok üzgünüm.Sana gerçekden çok ayıp oldu.Bir an unu….
-Tamam sorun değil.
Dave hafif gülümsüyordu.
-Asıl sorun şu biz ikimiz aynı aileden değiliz ve aynı şeye dönüşüyoruz.Bu çok acayip.
-Acayip olan hiçbir şey yok Bay Dave.
Kapı açıldı.Sasha kapıyı eliyle tutuyordu.Ve kafasıyla dışarı çıkmaları için işaret yaptı.Dave ve Kristy dışarı çıktı.
-Ben size Kristy’le ilgili bir şey konuşulmayacağını söylemiştim değil mi?
-Şey ama ihti…
-Bu sizi ilgilendirmez.Toplantıda her şey açıklanacak zaten.Ayrıca da içinizden biri fazla meraklı ve bizi deşifre etme konusunda üstüne yok.
Kristy başını öne eğdi.
-Dave sen benle gel Kristali görmek istiyorum.Kristy sende sınıfına git hemen.
Dave ve Sahsa  merdivenlerden yukarı çıktılar.Kristy tek başına bu koridordan , hiç bir şey olmamış gibi geçmek zorundaydı.Yavaşça ilerlerken birden ders zilinin çoktan çaldığı aklına geldi.Yok yazılmıştı.Eğer ailesine akşam “kızınız derse girmemiştir” diye mesaj gelirse herhalde okuldan kaçtığını düşünürlerdi. Revire ilerledi ve içeri girdi.Madam Molly bir kızla ilgileniyordu.Kız küçüktü.En fazla 14 yaşlarındaydı.Hafif kırmızıya çalan açık mavi gözler ve bukle bukle sarı saçları onu çok tatlı yapıyordu.Kız kollarını iki yana açmış Madam Molly’de kızın kollarına bakıyordu.
-Gene mi tenefüste dönüşüm geçirdin.
-Şey evet.
Kız üzgün gibi duruyordu.Ve bir anda Kristy’i fark etti.Yüzünde hayranlık ifadesi rahatlıkla okunuyordu.Yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu.
-Aaa! Sen o kızsın.Sende bir türsün.Peki sen nesin?
-Şey ben tam…
-Ah Suzie o daha yeni dönüşüm geçirmeye başladı.Tam olarak bilemez.
Madam Molly Kristy’i savunurcasına iddalı konuşmuştu.Ama kızın art niyeti yokru.Kız tekrar gülümsedi ve Kristy’e döndü.
-Peki seyy ilk olarak ne değişim oldu? Yani hangi kişisel güce sahipsin?Bende ilk kanatlarım oluşmuştu.E tabi insanın kötü arkadaşaları olup.Çatıdan ittirilirse…
-Şey bende tahminim ilk tırnaklarında bir değişim oldu.
Madam Molly somurtmuşcasına izin kağıdı yazarken onları dinliyordu.E tabi özel güce sahip olmayı kim istemezdiki kıskanıyor olmalıydı.
-Tırnakların mı?Vaay! ama tabi ne olduğunu bilmeden yorum yapamam.Çok iyi birine benziyorsun.Ben Suzie ve sende..?
-Kristy
Kristy her zamanki gibi gülümsedi.Madam Molly Suzie’ye izin kağıdını uzattı.
-Peki biz nelere dönüşüyoruz?Mesela sen nesin?Bunlar neden oluyo?
O sırada Madam Molly telaş içerisinde Suzie’yi itekleyerek dışarı çıkardı.
-……ğan!
Ğan? Ğan’da neyin nesiydi ?Kristy tam duyamamıştı.Aklından Ğan’lı tüm kelimeleri geçirdi ama hiçbir şey aklına gelmedi.Madam Molly geri döndü.Kristy’e baktı.
-Evet şimdi sende mi dönüştün tenefüste.
-Eee.. Şey … Evet.
-Tamam bekle.
Madam Molly hemen izin kağıdını yazıp Kristy’e uzattı.Kristy kağıdı aldı yavaşça çıktı revirden.Koridorde ilerleme başladı.Bir an kulağına bir ses geldi.Kimin olduğu haklında hiç bir fikri yoktu.
-Hemen yakalayalım.Ana besin kaynağımız.Onu alırsak diğer türler zaten bizim.
Kristy durdu.Arkasına döndü.Birşey yoktu koridorda.Kimden bahsediyorlardı acaba?Babası ona “Kendine dikkat et Kristy.Duyduğun bir şey olursa görünmese bile kendini korumaya al.” demişti.Acaba bundan mı bahsediyordu?
-Eyvah! Bizi duydu yada gördü.Neden duruyorsunuz? Yakalayın!
Kristy şimdi ondan bahsettiklerinden emindi.Koşmaya başadı tüm gücüyle.Arada arkasına bakıyordu. Çok uzun bir mesafe atlayışı yapıyor gittikçe hızlanamaya başlıyordu.Bir anda kuyruk sokumunda bir acı hissetti.Sanki biri kuyruk sokumuna bışak saplıyordu.Acı çeker bir şekilde koşamaya devam etti.Acıma hissi durdu ama şuana kadar olmayan bir yerinden yeni bir his hissetmeye başlamıştı.Şu ana kadar öyle bir uzuvu yoktu sanki.Koşmaya devam ederken kuyruk sokumunu yokluyordu ve eline tüylü bir şey geldi.Hemen suratını arkasaına çevirdi bakamak için ama neyden kaçtığını unutmuştu ve bir den birine çarptı.Artık yakalanmıştı.Şimdi onu öldüreceklerdi.Çarptığı kişide Kristy’de yere yağılmıştı.Ancak Kristy’nin kafasını kaldırmasına zaman bulamadan boynundaki acıyı ve yüzündeki nefesi hissetti.


28 Ağustos 2012 Salı

TÜR - 4.BÖLÜM : Gelişmiş Duyu Sistemi -




4.BÖLÜM (Gelişmiş Duyu Sistemi)

Kristy tüm küçük kitabı karıştrdı.Başka ismi geçen cümle bulamadı.Hemen şok olmuş bir şekilde Liz’in kitabını aldı.O sayfayı bulmaya çalıştı ama öyle bir sayfa yoktu.Biraz duraksadı sonra hiçbir şey olmamış gibi Liz’e geri verdi.Gözlerini tüm sınıfta gezdirdi.Kimsede saçma bir şaşırma , merak ifadesi yoktu.Herkes Bayan Margret’in anlattıklarına konsantre olmuştu.
-Evet.Dediğim gibi eskiden bazı aile kökenine göre değişim geçirirdi.Nasıl oldukları bilinmiyor.Bu insanlar lanetlenmiş olarak yakıldılar.Zaten şu zamanlar yaşayamazlar.Neden diyeceksiniz bu koca ülkede eğer bir insan değişim geçirirse fark edilmeyecek mi?Edilecek. Gizli dolaşamazlar.
Kristy durdu.Değişim mi? Onada bu aralar bir şeyler oluyordu yada hayal gücü falasıyla üst raddedeydi.Hemen elini kaldırdı.
-Evet Kristy?
-Şimdi bu insanlar nasıl şekil değiştiriyor? Nasıl belirtiler veriyorlar?
-Yani dediğim gibi nasıl oldukları pek bilinmiyor.Bir çok şahite göre kanatlar varmış.Yada deniz kızları buna bir örnek.İnsan şeklinde ancak kuyrukları vardır.Eğer böyle bir değişim olsa herkes aynı olurdu zaten.Burdan anlıyoruz bir uydurma olduğunu.İnsanların uydurdukları saçmalıkladan biri.Size bu dersi anlatmam gerektiğini bende bilmiyorum.
-Özür dilerim ama bu benim soruma cevap olmadı.
Bayan margret transa girmiş bir şekilde durdu.Göz kapaklarını hiç kıpırdatmadan Kristy’e bakıyordu.Arkasına döndü eline bir tebeşir aldı.Tahtanın önüne geçip yazmaya başladı.
*TOPLANTIYI BEKLEYİN BAYAN KRİSTY
Kristy etrafına baktı herkes dönmüş Kristy’e korkutucu bir şekilde bakıyordu.Sanki bitkisel hayata girmiş gibiyi...Bayan Margret arkasını döndü.Acayip bir şekilde konuşmaya başladı.Sanki milyonlarca kişinin sesini andıran bir tıslamayla.
-Fazla meraklı olmanız çoğu türü tehlikeye atıyor ve yerinizi belli ediyosunuz Bayan Kristy.Mümkünse bu konu hakkında akşama kadar düşünmeyin!
Ve bir anda heryer karardı.Kristy boşluktaydı.Bir yerden düşüyordu sanki.Arkadan birçok arkadaşın sesi acayip konuşmalar saçma ilgisiz görüntüler , yemek masasında oturan insanların konuşmaları , Sasha ve Jackson ,Dave…. Okulun zili bir anda çalmasıyla her şey son buldu.Liz Kristy’i dürtüyordu.
-Hadi kalk artık uykucu.Öğle tenefüsü oldu.Bir daha seni erken uyandıran…
Kristy sırasından kafasını kaldırdı.Sınıftaki tüm öğrenciler dışarı çıkıyordu.
-Ne ? Ne oldu kaç ders kaçırdım?
Telefonunu çıkarıp saate baktı.Saat 12 olmuştu.Aklına tarih dersinde olan şey geldi.Hemen tahtaya baktı.Tahtada matematik işlemlerinden başka bir şey yoktu.Masada o kitapçığı gördü.Eline alıp sayfaları karıştırdı.İsmi geçen sayfa yoktu?!Nasıl yani gene mi halisünasyon görmüştü.Kafısını abisine çok mu takmıştı?Neden hep rüya görüyordu?Karnındaki gürültüyle tüm düşünceler aklından silindi.
-Of çok açım.En iyisi yemekhaneye gidelim.
-Hadi
Liz’le Kristy sıralarından kalktılar.Yavaş yavaş yürüyerek yemekhaneye indiler.Sıraya geçtiler.Bir tepsi alıp yemeklerini koydular.Uzun paralel yemekhane masalarından birine geçtiler.Tüm kızlar Kristy’nin oturduğunu görünce hepsi onların masasına toplanmaya başladı.Herkes Kristy’e bakıyor selam veriyordu.Anlaşılan eski popülerliğini tekrar kazanmıştı.Karşı masada oturan Jackson ve arkadaşlarıda Kristy’e bakıp bir şeyler söyleme başladılar.Kristy dikkatlice Jackson’un olduğu masaya baktı.Ne konuştuklarını duymak istiyordu ve bir anda Jackson’un sesi geldi.
-Güzel ve tatlı kız.
-Ahahahah evet siz konuştunuz mu onla Jackson Bey?
-Tabi serviste tanıştık.
Hepsi birden gülüştüler çocukların.Jackson biraz kızgın görünüyordu.Zümrüt yeşili gözlerindeki değişim görülmeye başlanmıştı.
-Hahahaha yeme bizi.Ayrıca o kız takılacak biri değil.Popüler olma çabası içerisinde.Seni kullanır o oğlum.
Ne ? Kristy mi popüler olma çabası içerisindeydi? Karen’nı tanımıyordu galiba onlar.Kristy durdu.Yani bu söze mi takılmıştı? İstemsiz bir şekilde karşı masadakileri duyabiliyordu.Bu nasıl olabilirdi?Tüm bu düşünceleri atmak için kafasını salladı ancak bir anda yayın değişir gibi oldu.Başka şeyler duymaya başlamıştı.


-Ah Kristy sürtüğün teki!
-Karen konuşma şimdi duyucak.
-2 masa öteden mi?Ah! Saçmalama Jessy bazen şu aklını kullan.
Kristy, Karen ve çirkin tayfasının sesinin tam arkadan geldiğini hemen anlamıştı.Arkasına döndü.3’ü birden Kristyle göz göze geldiler.
-Ah bak işte! Ben demiştim.
-Hayır saçmalıyorsun Jessy.Duymuş olması imkansız.Bunun için özel yeteneğe ihtiyacı var oda yok!Sadece gülümseyin ve el sallayın.
Hepsi birden yapmacık bir ifadeyle gülümseyip el salladılar.Kristy başını saçmalık derecesinde sallayıp önüne döndü tam o sırada Müdür Mosby ve Sasha konuşuyorladı yemek kapısının önünde.Kristy hemen tekrar yoğunlaştı.
-Evet Kristy’e de söyledim.Akşam toplantıya katılacak.Çocukların Santa Clariss’e gitmeleri sağlanacak Bay Mosby.Bu çocuklar değerli.Eğitilip savunmaya sokulması şart ayrıca nesil devam etmeli türler olmazsa insan halkının görünemyenlerden kimler koruyacak?
-Bilemiyorum Sasha.Direk polisede verebiliriz yada labarotuara.Onlar lanetli sendebiliyorsun. Kendinden.
-İyice saçmaladın!
Bir anda çıkan tırnakları , ellerindeki pulları gördü Kristy.Bay Mosby’nin yüzündeki korku her şekilde belli oluyordu.
-Siz beni açıkça anlayamadınız galiba Bay Mosby.Kesinlikle bu çocuklar için Santa Clariss , dünyaca ünlü ,Türlerin Gelişimi Ve Korunması için en iyi okul!
-Tamam Sasha.Sen bilirsin.
Bay Mosby’nin sesi korkmuş ve titrek geliyordu.Nerdeyse annesine sığınan çocuklar gibi ağlayacaktı. Sasha’nın tırnakları normale döndü.
-İyi o zaman .Zorluk çıkarma.
Kristy yüzünü yemeğe döndü.Artık başka bir şey duymak istemiyordu.Yeterince kafası karışıktı zaten.Birkaç kaşık yemek yedi.Bir anda duyma gücünü kaybediyor gibi oldu.Ancak sesler çoğalmaya başlıyordu.Her ağızdan bir ses çıkıyordu sanki.
-Kristy tam bir orospu.
-Bende seni seviyorum Nan.
-Ah tatlı kız.
-Matematikden 93 almışım.
-Artık şu okul kuralları değişmeli.
-Hmm… Bu yemekler leziz.
Artık dayanamayacaktı seslere Kafasını ağrıtmaya başlamıştı.Ve gittikçe yükseliyodu kulakları patlayacaktı sanki.Kristy kulaklarını kapadı ama sesler durmadan yükseliyordu.Liz Kristy’nin acı çeker gibi olduğunu fark etti.Kristy ayağa kalktı.Gözlerini kapatmıştı.Acılar çekiyordu.Kulaklarına daha da bastırıyordu.
-KESİN SESİNİZİ!
O kadar yüksek sesle bağırmıştıki tüm yemekhanede yankı yapmıştı.Tüm örenciler susmuş dönüp ona bakıyordu.Kristy artık saçma sapan şeyler duymuyordu.Kafasındaki uğultular birmişti.Kapattığı kulaklarını açtı.Bir “oh”  çekti.Gözlerinide yavaşca aralayar etrafa baktı.Herkes ona bakıyordu.Liz’e döndü.Liz korku dolu gözlerle kafasının üstüne bakıyordu.Ürkek bir sesle bir şeyler söyledi.
-Saçının arkasından çıkan sarı-pembe şeylerde ne?!