8.BÖLÜM (Okul)
Kristy yüzüne
güneş ışığı gelmesiyle uyandı. Gözlerini hafif araladı. Kafasının üstüne bişey
olduğunu fark etti. Herkes hala uyuyordu. Jackson’ın omzuna mı yatmıştı o?
İçinden kahretsin diye geçirdi. Jackson’da ona kafasını koymuş uyumuştu.Hemen
toparlandı.
Otobüs çok sessizdi. Yolda gidiş sesinden
başka bir şey duyulmuyordu. Suzie kafasını cama dayayıp uyumuş , Dave ise kendi
montunu katlayıp yastık niyetinde kullanmıştı. Saat 8 gibiydi.Kristy bir ses
işitti. Kedi kulakları ortaya çıktığını hissedebiliyordu. Çok küçük bir sesi
duyuyordu. Sanki bir kabuklu canlı milyonlarca ayağıyla hızlıca ilerliyordu.
Kristy ayaklarını geri çekti. Bir şey hızlıca bir sağa bir sola gidiyordu.
Kristy korkakca ayağı kalktı. Ellerinde acı hissetti. Gözlerini çevirdiğinde
ise Missy’nin patilerine dönüşmüştü nerdeyse elleri. Hafif gülümsedi ve hiç
farkında olmadan üzerine bir şey atladı. Darbenin etkisiyle koltuğuna tekrar
oturmuş durumdaydı. Patisini tam üzerindekine savuracakken bir tatlı çocuk sesi
onu engelledi.
-Hadi
oynayalım!!
Çocuk
derin bir nefes aldı ve eski haline döndü.Bir yandan gülümsüyor bir yandan
tatlı bakışlarla Kristy’nin gözünün içine bakıyordu.
-Sende
nesin?
-Kırkayak.
Kıkırdadı
küçük çocuk. Otobüstekileri uyandırmamak için küçük elleriyle ağzını
kapadı.Kristy kucağında ki çocuğu yere indirdi. Çocuk 9 yaşındaydı. Daha ilk
öğretim mi? Nasıl gelebilirlerdi ki onlar?
-Sen bizimle
gelmek için küçük değil misin?
-Ay sen
şu yeni kızsın. Bak bazı kişiler beslendiklerine göre daha erken veya daha geç
ergenleşebilirler. Bu seneki otobüs vardıyası bitti. Eğer okulda yeni
ergenleşen olursa hemen nakil yapılacak yani sizin yaşınızdaysa ama eğer geç
veya erken olan varsa seneyeyi beklemesi lazım. Peki senin özel yeteneğin ne?
-Ben mi?
Şey ben…
-Bilmiyor
musun? Benim gördüğün gibi ilk ayakalarım geliştiği için çok hızlıyım. Benim
göremezsin. İzle!
Çocuk
bir anda hızlıca sağa sola koşuşturmaya başladı. Kristy dikkatlice çocuğu
izledi ama çocuk ne kadar beni göremezsin desede çocuğu net görüyordu ama evet
çok hızlı haraket ediyordu.
-iyide
ben seni görüyorum.
Çocuk
durdu hızlıca yanına geldi.
-Nasıl?
Bu imkansız?
-Bilmiyorum ama görüyorum.
-ilk neyin gelişti senin?
-Tırnaklarım olması lazım.
-Tırnak olması imkansız! Kesinlikle gözlerin.
Gözlerinde bir şey var. Bunu görmen imkansız!
-Ama tırnaklarım gelişti. Servis fren yaptı ve
tırnaklarım çıktı.
Çocuk şaşırmışcasına Kristy’e baktı. Başını sallayıp
kafasındaki düşünceleri beyninden uzaklaştırdı.
-Herneyse ben Flip.
-Kristy. Gittiğimiz okulda ne olduğunu biliyor
musun? Nasıl bir yer? Ne yapacağız?
-Tam bilmiyorum ama araştırmıştım. Duyduğum kadarıyla
gruplara dağılacakmışız. Farklı Farklı derslerimiz olacakmış vesaire vesaire.
Ama gidenler çok eğlenceli olduğunu söylüyor.
-Peki sen hangi grup da olacaksın?
-Bende bilmiyorum. Hocalar ayırıyormuş. Peki sen
nesin?
Kristy ayağa kalkıp derin nefes aldı.Kafasında hayal
etti kendisini ama bir şey engelliyordu sanki onu. Dönüşmeye ne kadar çalışsada
olmuyordu. Birkaç denemesi de başarısız olunca endeşeli bir biçimde gözlerini
açtı.
-B.. ben dönüşemiyorum!
-Merak etmeee… arada olur o. Bana geçen sene çok oluyordu.
Duygularım etkinleşse bile olmuyordu 1 sene içinde tam dönüşünce kontrol
edersin.
-Kedi.
-Efendim?
-Ben diyorum , kediyim.
Çocuk şaşırmışcasını döndü. Gözlerinin içinden
aklından bir şey geçtiği rahatlıkla okunuyordu.Genede bir şey belli etmemek için
gülümsedi sadece. Dave esneyerek uyanması Kristy’nin kafasını çocuktan
çevirmesini sağladı.
-Günaydın Dave.
-Günaydın. Sen kimle konuşuyordun?
-Flip diye…
Kafasını döndüğünde Flip’i görmemesi cümlesini
durmasına neden oldu. Küçük çocuk nasıl olduysa
kendini fark ettirmeden kaybolmuştu. Dave’inde
şaşkın ifadesi yüzünden okunuyordu. Şaşkınlık gitti ve yerini hafif bir
kızgınlık aldı. Sanki duymak istemediği bir şey duymuş gibi.
-Flip mi? Oda kim? Ben toplantılarda bile öyle
birini görmedim.
-Bir küçük çocuk.Belki küçük olduğundan fark
etmemişsindir.
Dave kafasını salladı ama hala içinde bir tereddüt
vardı. Ama genede içi rahatlamıştı. Konuşmaları duyan Jackson kafasını
kaldırdı.
-Günaydın.
-Günaydııın.
-Bir türlü gelemedik ya. Ne zaman varacağımızı
biliyor musun Jackson?
Jackson yola söyle bir göz gezdirdi.
-Nerdeyse gelmişiz toplansak iyi olucak.
Kristy “sonunda” dercesine nefesini dışarı veridi.
-Dave sen Suzie’yi uyandır.
Eliyle Suzie’yi dürttü. Suzie yavaşca gözlerini açtı
o sırada otobüsün durduğu hissedildi. Kapılar açıldı ve sabahın buz gibi soğuğu
içeri girmesiyle otobüstekilerin bir kaçında bir ayaklanma oldu. İçeriye bir
kadın girdi.
-HERKES UYANSIN.
Dave , Suzie , Kristy ve Jackson kalabalıkta
tıkışmak istemediklerinden hemen kendilerini otobüstekilerden sıyırıp dışarı
attılar. Karşıların 3 bina duruyordu. Bulundukları bölümün tam ortasında bir su
şelalesi ve taşdan yollar vardı. Çoğu yere bank koyulmuştu. Tam karşılarındaki
binada “derslik” yazıyordu. Binanın üzerindeki eski oymalar aşırı dikkat çekiyordu.
Bu bina için çok uğraşılmıştı her köşesinde fark bir şekil vardı ama hepsi krem
rengindeyde olmasına rağmen bazı bölümleri kirden kararmıştı. Binanın sağ
arkasında bina ile bitişik uzun bir kulemsi bir yer vardı. Tam yanındaki
tabelada binanın arkasından ormanın derinlerine doğru bir ok ve altında da
zooloji yazıyordu.
Sol tarafındaki binanın üzerinde ise “Yetenek
Geliştirme” yazıyordu. Binanın hiçbir camı yoktu. Diğerlerinden daha geniş ve daha
alçakdı. Ormanın derinliklerinden gelen nehir yetenek geliştirme binasının
arkasından geçerek şelaleye ulaşıyordu. Bu su Ovadan geliyor olmalıydı çünkü
derslik yazan binanın solunda, sola doğru uzanan bir okun üzerinde Ova
yazıyordu. Bu tabelanın biraz üzerinde tahtadan yapılmış merdivenler başlayıp
dağın yukarısına doğru tımandırıyordu sizi. Bu yolda sizi camdan duvarlarla
kaplı içinde yeşillikler olan bir binaya götürüyordu.
Sağ taraflarında tam bir şatoları andıran bir bina
vardı. Binanın her köşesinde yukarıya doğru uzanan 4 tane kule vardı.Kapısıda
şato kapısı kadar büyük ve sağlamdı. Üzerinde “ Yatakhane” yazıyordu. Biraz
ilerleyip 3 büyük binanın tam ortasındaki su şelalesine geldiler. Yatakhanenin
arkasından nerdeyse kaybolmuş bir merdiven yukarıya doğru gidiyordu. Küçük bir
kulübe ve arkasından ölmüş yaparaksız bitkiler vardı. Kulübe diğerlerine göre
daha dayanıksız ve yıpranmıştı. Kapısı kitlenmiş ve içeri geçilmesin diye tahta
çakılmıştı. Kulübenin yanında çirkin düzensiz ormanın deriniklerine doğru küçük
bir tabelada ok vardı. Üzerinde “mezarlık” yazmasını doğal karşılamıştı Kristy.
Anlaşılan ormanın derinliklerinde az da olsa görünen selvi ağacı gözünden
kaçmamıştı.
Bir kadın elinde broşürlerle gelerek tüm
öğrencilerini ellerine tutuşturdu. Kağıdın başında “Okul Haritası” yazıyordu.
Eee.. vermekte haklıydılar. Okul malikane gibiydi. Kaybolmamak ellerinde
değildi.
-Hımm.. okul sanki biraz büyük.
Dave düşüncelerine hakim olamadan söyleyivermişti.
Jackson gözünü broşürden çeviremeyerek Dave’i onayladı.
-Lafı ağzımdan aldın Dave.
Hepsi şaşırmış bir şekilde okula bakakalmıştı.
Çatlamış bir kadın sesi kafalarını çevirmelerini sağlayabildi.
-Merhaba çocuklar. Ben Mitoanotomi ders
öğretmeninizim.İsmim Pholeone. Şimdi her öğrencinin yetenek geliştirme binasına
gitmesini istiyorum. Eşyalarınız burada kalabilir.
Sasha gelip tüm öğrencileri yetenek geliştirme
binasına yönlendirerek içeri girmelerini sağladı. Her öğrenciler teker teker
odalara girmeye başladı. Sıra Kristy’e gelince isteksiz bir şekilde içeri girdi
ve arkasındaki kapı kapandı. Pholeone elindeki listeye göz gezdirdi.
-Kristy?
- Evet.
Pholeone hemen gülümsedi ve listeye bit tik işareti
koydu. Arkadan küçük bir şişe getirdi , Kristy’e uzattı.
-Al bakalım iç bunu.
Pholeone’un elindeki küçük şişeyi alıp içmesiyle
vücundun da bir haraketlilik başladı. Tırnakları uzayıp Jackson’un ceketinin
altından kuyruk dışarıya çıktı. O sırada Pholeone bilgisayarda bir formu hemen
doldurdu eline küçük bir iğne alıp arkasını döndü.
-Ooo.. elimizde bir kedi var anlaşılan. Parmağını
uzatır mısın canım? Acımayacak merak etme. Biliyorsun grubunu belirlememiz
lazım.
Kristy isteksizce işaret parmağını uzattı. Kadın
birkaç saniye içerisinde eline iğneyi batırıp bir miktar kan aldı. Bilgisayarın
yanında bulunan metal tabakanın üzerine aldığı kanı bıraktı. Kan biraz
bekledikden sonra yok oldu ve bilgisayar kendi kendine form da boş kalan
yerleri doldurdu. Metal tabakanın altından bir kart çıktı. Pholeone kartı alıp
Kristy’e uzattı.
-Al bakalım hayatım. Şu kapıdan çıkabilirsin.
Pholeone tombul eliyle Kristy’nin girdiği kapının
ters yönünde bir kapıyı işaret etti. Kristy kartı alıp kapıdan çıktı. Kendini
derslik binasının önünde buldu Kristy. Birkaç kişi daha orda kartını
inceliyordu. Kristy’de kartına göz gezdirdi. Ön kısmında ismi ve birkaç bilgi
yazıyordu. Arka tarafında ise büyük harflerle “YÜRÜYENLER” yazılmıştı. Grup
dedikleri bu muydu? En azından daha güzel isim verebilirlerdi. Kristy kafasını
kaldırdığında herkes gelmişti buraya. Yaşlı ama asil duruşlu bir kadın
yanlarına geldi. Yaşına göre güzelliği göze çarpıyordu.
-Hoşgeldiniz arkadaşlar! Şu anda gruplara ayrılmış
bulunuyorsunuz.Şimdi sizi içeri götürdüğümde grubunuza göre yatakhaneye gideceksiniz.
Her bölümde ortak salonunuz var oraya istediğiniz vakit gidebilirsiniz ancak
bir saatten sonra bölümünüzden çıkmak yasaktır. İçeri girdiğinizde ortak
salonda yukarı çıkan iki merdiven görüceksiniz. Biri erkekler diğeri kızlar
katına çıkmaktadır. Kartlarınızla odanıza giriş yapabilirsiniz. Odalarda
tuvalet banyo bulunur. Ders programları bu akşam dağıtılacaktır. Asıl önemli ,
bilmeniz gereken kurallara gelirsek ;
Akşam
ormana gidenler kesinlikle cezalandırılacaktır. Bilhassa ortak bölümünüzden
çıkmak yasaktır.
Mezarlı ve Kulübe’nin pek sevimli bir yer olduğunu söyleyemem. Sabahları
bile gidilmemesi gerekmemektedir!
Derslere girmezseniz daha ağır ödev cezası alabilirsiniz unutmayın.
Kurallara
uyulmaması takdirinde cezanızı çekmek zorundasınız. Onun dışında okulumuzda
turnuvalar düzenlenir istediğinizde katılabilirsiniz. Mutlu bir yıl dilerim!
Kadın anlaşılan okulun müdürüydü.Yatakhaneye doğru
ilerledi , tüm öğrencilerde onları takip etti. İçeri girdiklerinde genişce bir
alandaydılar. Yukarı doğru çıkan büyük mermerden merdivenlerden yukarı
çıktılar. Daha küçükce bir alana geldiklerinde her köşede farklı renklerde
grupların isimleri yazıyordu. Demek ki o 4 kule 4 grubu temsil ediyordu.
-
Evet arkadaşlar kartınızdaki bölüme
yönelebilirsiniz.
Jackson “Sürünenler” bölümüne Karen ve Suzie “
Uçanlar” bölümüne doğru ilerledi. Dave arkadan gelip Kristy’i kendine çevirdi.
-
Aynı grupda olmamız lazım gidelim mi?
-
Olur.
Kristy Dave’e gülümseyerek sarı ile yazılan
“Yürüyenler” bölümünün kapısının önüne gittiler. Kapı eski ve büyükceydi. Büyük
altın renginde bir kulpu vardı. Dave kapıyı açmak için dokunmasıyla bir ses
çıktı ikiside geriye çekildi.
-
Onaylandı!
Kapı kendi kendine açıldı. Yavaşça içeriye girdiklerinde
tenlerinde sanki jölenin içinden geçermişcesine bir his oluştu. Tam olarak
geçtiklerinde o his yok oldu. Ortak salonda büyük bir şömine , oturulacak
koltuklar , bir kütüphane , telefon ve bilgisayar! İşte buna çok sevinmişti
Kristy. Fısıldarcasına “Burası harika.” Dedi. Tavan çok yüksekti. İçeride
tanımadığı bir çok kişi oturuyordu. Yüzlerini yeni gelenlere dönmüş
gülümsüyorlardı. Merdivenden bir çocuğun inmesiyle Kristy kafasını çevirdi. Deniz
gibi mavi gözleri dikkatini çekmemesi imkansızdı. Gözleriyle istemsiz bir
şekilde çocuğu izledi. Bir elinde kitap bir elinde kahvesiyle şömineye doğru
ilerleyip oradaki koltuklardan birine oturdu. Diğerleri yeni gelenlere merhaba
diyip aralarına almışlardı. Çocuk kahvesini masaya koydu kitabını göz
gezdirmeye devam etti. Anlaşılan kitaba bayağı dalmıştı. Gözlerini bir an
kitapdan çevirdi sonra tekrar kitaba döndü. Bir şey fark etmişcesine kitaptan
tekrar gözlerini çevirmesi uzun sürmedi. Kristy’le göz göze gelmişlerdi. Çocuk
Kristy’e gülümsedi. Kristy şaşkınlığını bir yana bırakıp karşılık verdi.
-Eee..
Hangi kattasın?
Bir kız Kristy’nin yanına gelmiş arkadaş canlısı bir
suratla ona bakıyordu.
-Nerden öğrene bilirim?
-Kartının arkasına bak.
Kız hala Kristy’e gülümsüyordu. Kristy kartının
arkasını çevirdi “Yürüyenler” yerine “Kristy Tonyberg kat 4 oda 6”
yazıyordu.Yazının değişmesinin şaşkınlığını daha üzerinden atamadan kız odayı
tarif etti. Kristy’de yavaş yavaş katına çıkıp odayı buldu. Kapının kulpuna
dokunduğunda tekrar “Onaylandı!” diye ses çıkıp açıldı. Odaya adım atmasıyla
üzerine büyük bir hırıltıyla bir şey atladı.