5. BÖLÜM - Annem
“Tamam. Sorun değil Robert.” Kendisi ben geç kaldığımda ne kadarda atar yapmıştı ama… Tabi kendimi tutamadım ona döndüm. “Nerde kaldın? Sakın ama sakın benim vaktimi bir daha boşa harcatma…” Evet bunlardı bana söyledikleri. Ama gittikçe sesim kısılmış ve yeterince sert söyleyememiştim. Neden mi? Gerçekten çok samimi bir şekilde bana bakıyordu. “Daha yeni gelmişsiniz?” Ne? O samimi bakışın ardındaki bu alaycı yüzü göremem gerçekten gene kötü hissetmemi sağlamıştı. Aa ne diyordum ben. Bide samimi gülümsemeymiş. Keşke sözcüklerimi daha sert söyleyebilseydim. Kurnaz. Gözlerimi devirip Nancy’e döndüm. Kısık bir sesle “Ne yapmaya çalışıyorsun?” dedi. Omuz silktim. “Robert sen gelmeden önce benden ders istemişti. Bende kendisine söz vermiştim o yüzden o da burada. Şimdi masaların önüne geçebilirsiniz.”
“Tamam. Sorun değil Robert.” Kendisi ben geç kaldığımda ne kadarda atar yapmıştı ama… Tabi kendimi tutamadım ona döndüm. “Nerde kaldın? Sakın ama sakın benim vaktimi bir daha boşa harcatma…” Evet bunlardı bana söyledikleri. Ama gittikçe sesim kısılmış ve yeterince sert söyleyememiştim. Neden mi? Gerçekten çok samimi bir şekilde bana bakıyordu. “Daha yeni gelmişsiniz?” Ne? O samimi bakışın ardındaki bu alaycı yüzü göremem gerçekten gene kötü hissetmemi sağlamıştı. Aa ne diyordum ben. Bide samimi gülümsemeymiş. Keşke sözcüklerimi daha sert söyleyebilseydim. Kurnaz. Gözlerimi devirip Nancy’e döndüm. Kısık bir sesle “Ne yapmaya çalışıyorsun?” dedi. Omuz silktim. “Robert sen gelmeden önce benden ders istemişti. Bende kendisine söz vermiştim o yüzden o da burada. Şimdi masaların önüne geçebilirsiniz.”
İki yüksek masayı işaret etti. Masanın önüne geçtim. Masanın
boyu belimden daha yukarıdaydı. Üzerinde birbirine bağlı beş asma kilit vardı.
Bir tanesi yeşil renkteydi. Yani en son çıkan anahtar. Onun ucunda da bir halka
asılıydı.
“Şimdi. Gördüğünüz gibi en son anahtarda asılı olan halka
aslında kurtaracağınız kişiyi simgeliyor. İlk onu çıkartan kazanacak. Şimdi
bunları açmak için ne kullanırsınız?” Benden önce Robert’in sesi duyuldu.
“Kerpeten?” “Kerpeten mi? O yoklukta kerpeteni nerden bulacaksın Robert? “Tel
Toka.”
“Ve ya benzeri. Evet. Doğru Angel.” Hemen Robert’a dönüp pis
bir bakış attım. “Hep yanınızda bulunan zırhınızdaki sağ elinizin üstünde orta parmağınızdan bileğinize kadar uzunlukta
bir demir bulunmaktadır. Bu demir her kilidi açmak için uygun. Demiri anahtara
soktuğunuzda demirin girmesini engelleyen metaller bulunmakta onları içeri
kaydırıp demirin yeterince girmesini sağladığınızda kilit açılır. 5 dakika
süreniz var. Demirler masada duruyor.
Başlayın.” Bir an boşluğuma denk geldiği için Robert’tan birkaç saniye sonra
başladım. Demiri yerleştirdim. Tak! Tak! Tak! Hemen kilit açıldı. Çok kolay
olmuştu. Kaldı 4 . Demiri yerleştirdim. Bu sefer daha zordu engeller zor
hissediliyordu ama çok geçmeden onu da açmıştım. 3. Demirde nerdeyse hiç engel
yok gibiydi demiri köşeler oynattım. Nasıl yani engeller köşede miydi? Çok
garibime gitmişti. Çünkü aslında engeller, anahtarın kilide sokulduğu yerde
gibi geliyordu. Her köşeyi açtım. 4. Kilit biraz daha zorladı Göz ucuyla
Robert’a baktım 3. Demiri açmaya çalışıyordu. Rahatladım Tekrar konsantre oldum
bu sefer nerde olabilir? İlk engeli buldum açtım. Sonra fark ettim ki girişin
sağında kilindin sarı rengi aşınmıştı demiri çıkartıp sağa yanaştırdım ve engeli
açtım. Kaldı son yeşil kilit. Demiri yerleştirdim ama hiçbir engel
hissedilmiyordu. Hiçbir yerinde de aşınma yoktu. Biraz uğraştım ama açamadım.
Bu sefer demiri döndürdüm ve direk açıldı. Hemen halkayı alıp kaldırdım.
“Bitti!” Ama Nan ve Robert dönmüş zaten beni izliyorlardı. Robert’ın kilidine
baktım. Açılmış ve halkayı eline almıştı. Yüzüm düştü. “İyi iş Angel! İlk
yapmana göre çok iyi. Tabi Robert senden önce bitirdi ama olabilir. Bugünlük
dersimiz bu kadar. Diğer ders de şifreli kilitleri yapacağız. Görüşürüüz!”
Mutsuz bir şekilde Nancy’in yanında gittim. “Nan o işi halledeceğim şimdi. Ama
önce Burno ile konuşacağım. Anlayışla karşılayacağına eminim.” “Sen öyle
diyorsan öyledir.” “Görüşürüz Nan!” Hemen koşmaya başladım ama arkamdan
Robert’ın sesini çok net duydum. Ne olduğunu soruyordu. Koşarak asansöre atım.
Aklıma bu asansörle dosya odasına gittiğimiz zaman gelmişti. Farklı birkaç zik zakdan
sonra kapı açıldı burası ana giriş yeri değildi. Burası dosyaların odasıydı!
Asansör duygulara göre hareket ediyor olmalıydı! Hemen ilerledim. Koridor
karanlıktı. Anlaşılan kimse yoktu içeride. Dosya kapısına geldim. Kapı
kilitliydi. “Ah kahretsin.” Anahtar girişine parmağımla dokundum. Acaba
kıyafetimdeki demirle bunu açabilir miydim? O sırada içeriden ses geldiğini
duydum ve gittikçe yaklaşıyordu hemen iyice geriye gittim bir biblonun arkasına
saklandım. Kapı açıldı Burno ve Christina’ydı. “Resmen gelmiş banyoda beni
dinliyordu diyorum sana!” “Dosyasında hiçbir sabıka yok Christina sen de
gördün.” “Burno onu attırmalısın. Zaten eski kuşakları yüzünde bu haldeyiz!”
Eski kuşakları mı? Dedemden bahsediyor olamazdı. Yoksa bahsettiği dedem miydi?
O sırada asansör geldi içine bindiler. Tam kapı kapanırken Burno’un sesi
duyuldu. “Hayır onu attırmayacağım Christina sen bunları çocuk oyuncağı mı
sanıyorsun?
En azından Burno benim hakkımda iyi düşünüyordu. Hemen
buradan çıkıp Burno’un yanına gitmem lazımdı. Sonuçta annemde önemliydi.
Dosyaya sonrada bakabilirdim. Hemen ilerleyip kendimi asansöre attım. Kendimi
bir anda giriş bölümünde bulmuştum. Burno elinde bir kalem ve kağıtla ekrandaki
bilgilere göre kağıda tik atıyordu. Yanına yaklaştım. “Burno seninle konuşmam
lazım.” “Evet Angel. Seni dinliyorum.” Hiç suratıma bakmadan konuşmuştu.
“Annemi görmem lazım.” İşte o sırada elindeki kağıdı indirip bana döndü.
“Burası ne kadar önemli farkında mısın? Tabi ki olmaz.” “Ama annem çok önemli
senden durumunu biliyorsun.” “Bağlandığın o kadar çok kişi var ki hep hata
yapıyorsun Angel.” Ne? Tamam anneme bağlanmış olabilirdim ama Robert? İyici
sinirlenmiştim. Ama kesinlikle belli etmemem gerekiyordu. Sonuçta hiç izin
alamayabilirdim. “Robert’a bağlı değilim. Ama evet anneme bağlıyım son günleri
olabilir.” “Olmaz.” “Nasıl olmaz bari yanıma birini ver ama bu gün görmem lazım
hep 11’de onu ziyaret ederim ben. Beni bekliyordur şimdi.” “İyi yanına birini
al. Ve üzerine zırhını giy. En geç 2’de burada olmalısın. Anlaştık mı?” Bir an
sevincimi tutamadım Burno sarıldım. “Teşekkür ederiiim!!”
Burno’un da hoşuna gitmiş olmalıydı ki kollarıyla beni sarmıştı.
Hemen ellerimi çektim ve yatakhane katına çıkmak için asansöre attım kendimi.
Tresh çok iyi biriydi ona sorabilirdim. Richard’a zaten asla sormazdım sonuçta
Christina’ın sevgilisiydi. Christina beni attırmayı düşünürken Richard’la
gidemezdim. Özellikle oyun bile yapabilirlerdi bana. Tresh olmadı Sam’e
sorardım. Kapı açıldı. Hemen odama gittim. Nan’e haber verip gitmeyi
düşünüyordum. Kapıyı açtığımda Nancy telefonla konuşuyordu ve ağzı beş karış
havadaydı. Ben gelince telefonu kapadı. “Ne oldu? İzin alabildin mi yoksa?”
“Eveeet!!” “Aa süper.” “Sen neden bu kadar mutlusun Nan? Yoksa Sam mi?” Bir
anda ağzı kulaklarına vardı. “EVEET.” “Süper o zaman.” Gülümsedim. “Yalnız
hemen çıkmam lazım. Öptüm seni Nan.” Oda bana el sallayarak karşılık verdi.
Hemen odadan çıkıp kapılara göz gezdirdim. “Heh. Tersh ve Sam.” Kapıyı çaldım.
Kapıyı Tresh açtı.
“Aa Angel. Nasılsın?” “İyiyim Tresh. Ya sana sormam gereken
bir konu var. Annemi görmem lazım ancak Burno biriyle gidersem izin verdi acaba
benimle geli..”
“Aslında olmaz Angel. Bu gün bir plan yaptık Sue ile. Bizim
Yıl dönümümüz de.” Yıl dönümü olduğu için iç bir şey söyleyemezdim. “Peki Sam?”
“Aslında Sam’de gelemez. Kulağıma eğildi ve daha sessizce konuştu. Nancy’de
geliyor. Biliyorsun durumları. Aralarını yapmayı düşünüyoruz.” Yüzüm biraz
bozulmuştu. “He. Anlıyorum. Teşekkürler.” Kafasını sallayıp kapıyı kapattı.
Nasıl yani? Bunların aşk meseleleri yüzünden annemi göremeyecek miydim yani? İç
geçirip odama gittim. Nancy süslenmiş çıkmaya hazırlanıyordu. “İyi eğlenceler
Sam’le.” “Teşekkür ederiim.” Yüzeme döndüğünde yüzümün asık olduğunu anladı.
“Ne oldu. Moralin bozuk.” Ona neden olduğunu söyleyemezdim. Neden olduğunu
söylesem kesin buluşmayı iptal ederdi. Böylelikle Sam’le aralarını bozardım. Ya
da iptal etmezdi bizim aramız bozulurdu. Kimseyle aram bozuk olsun
istemiyordum. “Yok bir şey.” Bir bahane bulmalıydım. “Kütüphaneyi bulamadım da.
Canım sıkıldı.” “Annene gitmiyor muydun?” “Gideceğim. Ama istediği bir kitap
vardı onu almam lazım.” “Amaan onumu dert ettin. Bak asansöre bin ana girişe
git karşıdaki asansöre bin ve kütüphaneyi düşün.” “Teşekkür ederim Nan. Siz
nereye?” “Aşağıda eğlence yerleri ve sinemalar
var. Oraya gideceğiz şimdi.” “Tamamdır görüşürüz Nan.” Ayağa kalkıp
kapıdan çıktım. Bari kütüphanenin yerini öğrenmişken zaman geçirebileceğimi
düşündüm ve hemen giriş katına gittim. Annemi göremeyecektim. Gözlerim doldu
hemen. Kafamı aşağı eğdim. Biricik annemi kaybediyordum ve onu göremiyordum.
Kafamı kaldırıp karşıdaki asansörü kestirdim. O sırada dikkatimi Robert çekti.
Bana bakıyordu. Zaten sinir oluyordum ağladığımı göremezdi. Kafamı eğip
asansöre attım kendimi. Ve kendimi kütüphane girişinde buldum. Camdan yapılmış
kapıyı açtım. Herkes sessizce oturmuş kitap okuyordu. Anlaşılan bunlar
saldırıdan kurtulmuş insanlardı. Kapının girişinde bir Kadın oturuyordu.
Kırmızı yukarı toplanmış dağınık saçları vardı. Çok şişmandı. Gıdısını
istemesenizde görmek zorunda kalıyordunuz. Çenesinde ki kocaman ben kadının
gözlerine bakmanızı engelliyordu adeta. ”Nereye bayan?” “Kitap okuyacağım.”
“İstediğiniz var mı? Buradan hemen bulalım.” Gözleriyle önündeki bilgisayarı
işaret etti. “Yok teşekkür ederim.” Ağlamaklı yüz ifademin üstüne küçük bir
gülümseme yapıştırıp arkamı dönüp ilerledim. İlerlerken raftan bir kitap aldım
hemen bir yere oturdum. Kitabı masaya yerleştirdim. Kitabın başını okudum.
“Anneler ve Kızları” Şaka mıydı bu? Bir an da gözlerime yaşlar doldu kafamı
eğdim. Hıçkırarak ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu sessizlikte
kimsenin dikkatini çekmek istemiyorum. Sağ yanağımda bir nefes hissettim.
“İyi misin?”