23 Ekim 2012 Salı

ZAMAN BİR ÖLÜMSE -Kısa Hikaye-




ZAMAN BİR ÖLÜMSE

Issız bir sokağın ortasında oturuyorduk. Daha doğrusu ben oturuyordum. O ise “yaşam ile ölüm” arasında, yanımda kalmaya çalışıyordu. Ellerimi saçlarının arasına aldım. Altın rengi saçları canlılığını yitirmişti. Yüzüme gelen sıcak duman gözümdeki yaş damlalarını hissetmemi sağladı. Kimse yoktu koca şehirde. Ne bir insan, ne bir hayvan… Yardım edecek… Benim Julia’mı kurtaracak hiç kimse…

Elini kanlı karnına bastırıp beyazlaşmış dudaklarından bir şey fısıldıyordu. “Panzehiri makineye takmalısın.” dedi hayatını önemsemezcesine. Bunu yapmam gerektiğini biliyordum ama burada onun hayatı söz konusu iken bunu düşünemezdi! “Şşşş… Sessiz ol. İyi olacaksın.” Diyebildim. Boğazımdaki düğüm konuşmamı engelliyordu. Gözlerinin önünde ağlamak istemiyordum. Kendimi tutmaktan başka çarem yoktu. Beni yıkılmış görmemeliydi. Diğer elini zorlukla yerden kaldırıp yüzündeki elimi sıktı son gücüyle. Soğukluğunu hissediyordum. Eskiden sinemaya gittiğimizde koşarak yanıma gelip elimi tutardı ve elinin tüm sıcaklığı içimi ısıtırdı. Tekrar elini sıcak hissetmek istiyordum! Hemen elini avucumun içine alıp ısıtmak istedim. O el tekrar sıcak olmalıydı. Tekrar eski günlere dönmeliydik. Tekrar sinemaya gitmeliydik beraber. O da elinin sıcaklığıyla içimi ısıtmalıydı.



Masmavi gözleriyle bir umut içinde gözlerimin içine baktı. “Bunu yapmalısın David. En azından… Benim için.” Üst üste birkaç kere öksürdü. Artık kendimi tutamıyordum. Gözlerimdeki yaşlar yanağımdan aşağı süzülüyordu. Son kez ağzını açtı. Artık sesi çatallaşmıştı. “Seni sevi…” ve tüm hayatı bedeninden çıkıp gitti. Gözlerini gökyüzüne dikmiş solgun teniyle kucağımda yatıyordu. Ölemezdi! Sonunu duymak için “Evet Julia beni?” dedim cevap yoktu. Artık gözyaşlarım sel olmuştu.  Tekrardan “ Evet Julia beni?” dedim. Cevap vermeliydi! Cevap vermeyeceğini bilsem bile Julia’yı kucağımda sallayarak “Evet beni ne?” diye bağırdım. Kaç yıllık sevgilim ölmüş olamazdı. Birbirimiz için doğru kişi olsak bile biz sadece yanlış zamandaydık.

20 Ekim 2012 Cumartesi

TÜR - 8.BÖLÜM : OKUL -


8.BÖLÜM (Okul)

Kristy yüzüne güneş ışığı gelmesiyle uyandı. Gözlerini hafif araladı. Kafasının üstüne bişey olduğunu fark etti. Herkes hala uyuyordu. Jackson’ın omzuna mı yatmıştı o? İçinden kahretsin diye geçirdi. Jackson’da ona kafasını koymuş uyumuştu.Hemen toparlandı.
 Otobüs çok sessizdi. Yolda gidiş sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Suzie kafasını cama dayayıp uyumuş , Dave ise kendi montunu katlayıp yastık niyetinde kullanmıştı. Saat 8 gibiydi.Kristy bir ses işitti. Kedi kulakları ortaya çıktığını hissedebiliyordu. Çok küçük bir sesi duyuyordu. Sanki bir kabuklu canlı milyonlarca ayağıyla hızlıca ilerliyordu. Kristy ayaklarını geri çekti. Bir şey hızlıca bir sağa bir sola gidiyordu. Kristy korkakca ayağı kalktı. Ellerinde acı hissetti. Gözlerini çevirdiğinde ise Missy’nin patilerine dönüşmüştü nerdeyse elleri. Hafif gülümsedi ve hiç farkında olmadan üzerine bir şey atladı. Darbenin etkisiyle koltuğuna tekrar oturmuş durumdaydı. Patisini tam üzerindekine savuracakken bir tatlı çocuk sesi onu engelledi.
-Hadi oynayalım!!
Çocuk derin bir nefes aldı ve eski haline döndü.Bir yandan gülümsüyor bir yandan tatlı bakışlarla Kristy’nin gözünün içine bakıyordu.
-Sende nesin?
-Kırkayak.
Kıkırdadı küçük çocuk. Otobüstekileri uyandırmamak için küçük elleriyle ağzını kapadı.Kristy kucağında ki çocuğu yere indirdi. Çocuk 9 yaşındaydı. Daha ilk öğretim mi? Nasıl gelebilirlerdi ki onlar?
-Sen bizimle gelmek için küçük değil misin?
-Ay sen şu yeni kızsın. Bak bazı kişiler beslendiklerine göre daha erken veya daha geç ergenleşebilirler. Bu seneki otobüs vardıyası bitti. Eğer okulda yeni ergenleşen olursa hemen nakil yapılacak yani sizin yaşınızdaysa ama eğer geç veya erken olan varsa seneyeyi beklemesi lazım. Peki senin özel yeteneğin ne?
-Ben mi? Şey ben…
-Bilmiyor musun? Benim gördüğün gibi ilk ayakalarım geliştiği için çok hızlıyım. Benim göremezsin. İzle!
Çocuk bir anda hızlıca sağa sola koşuşturmaya başladı. Kristy dikkatlice çocuğu izledi ama çocuk ne kadar beni göremezsin desede çocuğu net görüyordu ama evet çok hızlı haraket ediyordu.
-iyide ben seni görüyorum.
Çocuk durdu hızlıca yanına geldi.
-Nasıl? Bu imkansız?
-Bilmiyorum ama görüyorum.
-ilk neyin gelişti senin?
-Tırnaklarım olması lazım.
-Tırnak olması imkansız! Kesinlikle gözlerin. Gözlerinde bir şey var. Bunu görmen imkansız!
-Ama tırnaklarım gelişti. Servis fren yaptı ve tırnaklarım çıktı.
Çocuk şaşırmışcasına Kristy’e baktı. Başını sallayıp kafasındaki düşünceleri beyninden uzaklaştırdı.
-Herneyse ben Flip.
-Kristy. Gittiğimiz okulda ne olduğunu biliyor musun? Nasıl bir yer? Ne yapacağız?
-Tam bilmiyorum ama araştırmıştım. Duyduğum kadarıyla gruplara dağılacakmışız. Farklı Farklı derslerimiz olacakmış vesaire vesaire. Ama gidenler çok eğlenceli olduğunu söylüyor.
-Peki sen hangi grup da olacaksın?
-Bende bilmiyorum. Hocalar ayırıyormuş. Peki sen nesin?
Kristy ayağa kalkıp derin nefes aldı.Kafasında hayal etti kendisini ama bir şey engelliyordu sanki onu. Dönüşmeye ne kadar çalışsada olmuyordu. Birkaç denemesi de başarısız olunca endeşeli bir biçimde gözlerini açtı.
-B.. ben dönüşemiyorum!
-Merak etmeee… arada olur o. Bana geçen sene çok oluyordu. Duygularım etkinleşse bile olmuyordu 1 sene içinde tam dönüşünce kontrol edersin.
-Kedi.
-Efendim?
-Ben diyorum , kediyim.
Çocuk şaşırmışcasını döndü. Gözlerinin içinden aklından bir şey geçtiği rahatlıkla okunuyordu.Genede bir şey belli etmemek için gülümsedi sadece. Dave esneyerek uyanması Kristy’nin kafasını çocuktan çevirmesini sağladı.
-Günaydın Dave.
-Günaydın. Sen kimle konuşuyordun?
-Flip diye…
Kafasını döndüğünde Flip’i görmemesi cümlesini durmasına neden oldu. Küçük çocuk nasıl olduysa kendini fark ettirmeden kaybolmuştu. Dave’inde  şaşkın ifadesi yüzünden okunuyordu. Şaşkınlık gitti ve yerini hafif bir kızgınlık aldı. Sanki duymak istemediği bir şey duymuş gibi.
-Flip mi? Oda kim? Ben toplantılarda bile öyle birini görmedim.
-Bir küçük çocuk.Belki küçük olduğundan fark etmemişsindir.
Dave kafasını salladı ama hala içinde bir tereddüt vardı. Ama genede içi rahatlamıştı. Konuşmaları duyan Jackson kafasını kaldırdı.
-Günaydın.
-Günaydııın.
-Bir türlü gelemedik ya. Ne zaman varacağımızı biliyor musun Jackson?
Jackson yola söyle bir göz gezdirdi.
-Nerdeyse gelmişiz toplansak iyi olucak.
Kristy “sonunda” dercesine nefesini dışarı veridi.
-Dave sen Suzie’yi uyandır.
Eliyle Suzie’yi dürttü. Suzie yavaşca gözlerini açtı o sırada otobüsün durduğu hissedildi. Kapılar açıldı ve sabahın buz gibi soğuğu içeri girmesiyle otobüstekilerin bir kaçında bir ayaklanma oldu. İçeriye bir kadın girdi.
-HERKES UYANSIN.

Dave , Suzie , Kristy ve Jackson kalabalıkta tıkışmak istemediklerinden hemen kendilerini otobüstekilerden sıyırıp dışarı attılar. Karşıların 3 bina duruyordu. Bulundukları bölümün tam ortasında bir su şelalesi ve taşdan yollar vardı. Çoğu yere bank koyulmuştu. Tam karşılarındaki binada “derslik” yazıyordu. Binanın üzerindeki eski oymalar aşırı dikkat çekiyordu. Bu bina için çok uğraşılmıştı her köşesinde fark bir şekil vardı ama hepsi krem rengindeyde olmasına rağmen bazı bölümleri kirden kararmıştı. Binanın sağ arkasında bina ile bitişik uzun bir kulemsi bir yer vardı. Tam yanındaki tabelada binanın arkasından ormanın derinlerine doğru bir ok ve altında da zooloji yazıyordu.
Sol tarafındaki binanın üzerinde ise “Yetenek Geliştirme” yazıyordu. Binanın hiçbir camı yoktu. Diğerlerinden daha geniş ve daha alçakdı. Ormanın derinliklerinden gelen nehir yetenek geliştirme binasının arkasından geçerek şelaleye ulaşıyordu. Bu su Ovadan geliyor olmalıydı çünkü derslik yazan binanın solunda, sola doğru uzanan bir okun üzerinde Ova yazıyordu. Bu tabelanın biraz üzerinde tahtadan yapılmış merdivenler başlayıp dağın yukarısına doğru tımandırıyordu sizi. Bu yolda sizi camdan duvarlarla kaplı içinde yeşillikler olan bir binaya götürüyordu.
Sağ taraflarında tam bir şatoları andıran bir bina vardı. Binanın her köşesinde yukarıya doğru uzanan 4 tane kule vardı.Kapısıda şato kapısı kadar büyük ve sağlamdı. Üzerinde “ Yatakhane” yazıyordu. Biraz ilerleyip 3 büyük binanın tam ortasındaki su şelalesine geldiler. Yatakhanenin arkasından nerdeyse kaybolmuş bir merdiven yukarıya doğru gidiyordu. Küçük bir kulübe ve arkasından ölmüş yaparaksız bitkiler vardı. Kulübe diğerlerine göre daha dayanıksız ve yıpranmıştı. Kapısı kitlenmiş ve içeri geçilmesin diye tahta çakılmıştı. Kulübenin yanında çirkin düzensiz ormanın deriniklerine doğru küçük bir tabelada ok vardı. Üzerinde “mezarlık” yazmasını doğal karşılamıştı Kristy. Anlaşılan ormanın derinliklerinde az da olsa görünen selvi ağacı gözünden kaçmamıştı.
Bir kadın elinde broşürlerle gelerek tüm öğrencilerini ellerine tutuşturdu. Kağıdın başında “Okul Haritası” yazıyordu. Eee.. vermekte haklıydılar. Okul malikane gibiydi. Kaybolmamak ellerinde değildi.
-Hımm.. okul sanki biraz büyük.
Dave düşüncelerine hakim olamadan söyleyivermişti. Jackson gözünü broşürden çeviremeyerek Dave’i onayladı.
-Lafı ağzımdan aldın Dave.
Hepsi şaşırmış bir şekilde okula bakakalmıştı. Çatlamış bir kadın sesi kafalarını çevirmelerini sağlayabildi.
-Merhaba çocuklar. Ben Mitoanotomi ders öğretmeninizim.İsmim Pholeone. Şimdi her öğrencinin yetenek geliştirme binasına gitmesini istiyorum. Eşyalarınız burada kalabilir.
Sasha gelip tüm öğrencileri yetenek geliştirme binasına yönlendirerek içeri girmelerini sağladı. Her öğrenciler teker teker odalara girmeye başladı. Sıra Kristy’e gelince isteksiz bir şekilde içeri girdi ve arkasındaki kapı kapandı. Pholeone elindeki listeye göz gezdirdi.
-Kristy?
- Evet.
Pholeone hemen gülümsedi ve listeye bit tik işareti koydu. Arkadan küçük bir şişe getirdi , Kristy’e uzattı.
-Al bakalım iç bunu.
Pholeone’un elindeki küçük şişeyi alıp içmesiyle vücundun da bir haraketlilik başladı. Tırnakları uzayıp Jackson’un ceketinin altından kuyruk dışarıya çıktı. O sırada Pholeone bilgisayarda bir formu hemen doldurdu eline küçük bir iğne alıp arkasını döndü.
-Ooo.. elimizde bir kedi var anlaşılan. Parmağını uzatır mısın canım? Acımayacak merak etme. Biliyorsun grubunu belirlememiz lazım.
Kristy isteksizce işaret parmağını uzattı. Kadın birkaç saniye içerisinde eline iğneyi batırıp bir miktar kan aldı. Bilgisayarın yanında bulunan metal tabakanın üzerine aldığı kanı bıraktı. Kan biraz bekledikden sonra yok oldu ve bilgisayar kendi kendine form da boş kalan yerleri doldurdu. Metal tabakanın altından bir kart çıktı. Pholeone kartı alıp Kristy’e uzattı.
-Al bakalım hayatım. Şu kapıdan çıkabilirsin.
Pholeone tombul eliyle Kristy’nin girdiği kapının ters yönünde bir kapıyı işaret etti. Kristy kartı alıp kapıdan çıktı. Kendini derslik binasının önünde buldu Kristy. Birkaç kişi daha orda kartını inceliyordu. Kristy’de kartına göz gezdirdi. Ön kısmında ismi ve birkaç bilgi yazıyordu. Arka tarafında ise büyük harflerle “YÜRÜYENLER” yazılmıştı. Grup dedikleri bu muydu? En azından daha güzel isim verebilirlerdi. Kristy kafasını kaldırdığında herkes gelmişti buraya. Yaşlı ama asil duruşlu bir kadın yanlarına geldi. Yaşına göre güzelliği göze çarpıyordu.
-Hoşgeldiniz arkadaşlar! Şu anda gruplara ayrılmış bulunuyorsunuz.Şimdi sizi içeri götürdüğümde grubunuza göre yatakhaneye gideceksiniz. Her bölümde ortak salonunuz var oraya istediğiniz vakit gidebilirsiniz ancak bir saatten sonra bölümünüzden çıkmak yasaktır. İçeri girdiğinizde ortak salonda yukarı çıkan iki merdiven görüceksiniz. Biri erkekler diğeri kızlar katına çıkmaktadır. Kartlarınızla odanıza giriş yapabilirsiniz. Odalarda tuvalet banyo bulunur. Ders programları bu akşam dağıtılacaktır. Asıl önemli , bilmeniz gereken kurallara gelirsek ;
         Akşam ormana gidenler kesinlikle cezalandırılacaktır. Bilhassa ortak bölümünüzden çıkmak yasaktır.
         Mezarlı ve Kulübe’nin pek sevimli bir yer olduğunu söyleyemem. Sabahları bile gidilmemesi gerekmemektedir!
         Derslere girmezseniz daha ağır ödev cezası alabilirsiniz unutmayın.
 Kurallara uyulmaması takdirinde cezanızı çekmek zorundasınız. Onun dışında okulumuzda turnuvalar düzenlenir istediğinizde katılabilirsiniz. Mutlu bir yıl dilerim!
Kadın anlaşılan okulun müdürüydü.Yatakhaneye doğru ilerledi , tüm öğrencilerde onları takip etti. İçeri girdiklerinde genişce bir alandaydılar. Yukarı doğru çıkan büyük mermerden merdivenlerden yukarı çıktılar. Daha küçükce bir alana geldiklerinde her köşede farklı renklerde grupların isimleri yazıyordu. Demek ki o 4 kule 4 grubu temsil ediyordu.
-          Evet arkadaşlar kartınızdaki bölüme yönelebilirsiniz.
Jackson “Sürünenler” bölümüne Karen ve Suzie “ Uçanlar” bölümüne doğru ilerledi. Dave arkadan gelip Kristy’i kendine çevirdi.
-          Aynı grupda olmamız lazım gidelim mi?
-          Olur.
Kristy Dave’e gülümseyerek sarı ile yazılan “Yürüyenler” bölümünün kapısının önüne gittiler. Kapı eski ve büyükceydi. Büyük altın renginde bir kulpu vardı. Dave kapıyı açmak için dokunmasıyla bir ses çıktı ikiside geriye çekildi.
-          Onaylandı!
Kapı kendi kendine açıldı. Yavaşça içeriye girdiklerinde tenlerinde sanki jölenin içinden geçermişcesine bir his oluştu. Tam olarak geçtiklerinde o his yok oldu. Ortak salonda büyük bir şömine , oturulacak koltuklar , bir kütüphane , telefon ve bilgisayar! İşte buna çok sevinmişti Kristy. Fısıldarcasına “Burası harika.” Dedi. Tavan çok yüksekti. İçeride tanımadığı bir çok kişi oturuyordu. Yüzlerini yeni gelenlere dönmüş gülümsüyorlardı. Merdivenden bir çocuğun inmesiyle Kristy kafasını çevirdi. Deniz gibi mavi gözleri dikkatini çekmemesi imkansızdı. Gözleriyle istemsiz bir şekilde çocuğu izledi. Bir elinde kitap bir elinde kahvesiyle şömineye doğru ilerleyip oradaki koltuklardan birine oturdu. Diğerleri yeni gelenlere merhaba diyip aralarına almışlardı. Çocuk kahvesini masaya koydu kitabını göz gezdirmeye devam etti. Anlaşılan kitaba bayağı dalmıştı. Gözlerini bir an kitapdan çevirdi sonra tekrar kitaba döndü. Bir şey fark etmişcesine kitaptan tekrar gözlerini çevirmesi uzun sürmedi. Kristy’le göz göze gelmişlerdi. Çocuk Kristy’e gülümsedi. Kristy şaşkınlığını bir yana bırakıp karşılık verdi.
-Eee.. Hangi kattasın? 
Bir kız Kristy’nin yanına gelmiş arkadaş canlısı bir suratla ona bakıyordu.
-Nerden öğrene bilirim?
-Kartının arkasına bak.


Kız hala Kristy’e gülümsüyordu. Kristy kartının arkasını çevirdi “Yürüyenler” yerine “Kristy Tonyberg kat 4 oda 6” yazıyordu.Yazının değişmesinin şaşkınlığını daha üzerinden atamadan kız odayı tarif etti. Kristy’de yavaş yavaş katına çıkıp odayı buldu. Kapının kulpuna dokunduğunda tekrar “Onaylandı!” diye ses çıkıp açıldı. Odaya adım atmasıyla üzerine büyük bir hırıltıyla bir şey atladı.